Bana kalırsa bu ülke yazarları arasında köy kültürünü en iyi bilen, kültür şokunu, devam eden şokun farklı kişilik tipleri üzerindeki farklı etkilerini, şartların zorlayıcılığını vs. en güzel ve yalın işleyen yazarımızdır Orhan Kemal. Dilinin sadeliği ve anlatımının akıcılığından olsa gerek, sosyal realist akımın en önemli isimlerinden biri olarak görülür.
Adana'nın bir köyünde yaşayan 3 arkadaşın, fabrika işçisi olmak için büyük şehre göç etmeleriyle başlar hikâyemiz. Adana'nın Ç köyünde (köyün adı Ç olarak geçer) tarla işlerinde amele olarak çalışan Köse Hasan, İflahsızın Yusuf ve Pehlivan Ali şehirde daha fazla kazanacaklarını düşünerek, aslında hiç tanımadıkları fakat nereden öğrenmişlerse komşu köyden olduğunu öğrendikleri bir adamın fabrikasına iş başvurusuna giderler. Köy kafasıyla direkt patrona giden üçlüyü patron başından savar ve onlar da müdüre giderler.Şehre gelir gelmez şehir hayatının kozmopolitliğinin getirdiği örgütlenme kavramıyla tanışan ve buna uyum sağlayan arkadaşları, tamamı diğer köylerden olan işçiler oldukça şaşırtır, zira burada köydeki kardeşlik hukuku yoktur. Herkes köpek gibi çalışmakta, 3 kuruş maaş almakta ve bununla kıt-kanaat geçinmeye çalışmaktadır. Herkes birbirine çelme takmaya çalışmakta, herkes birbirinin kuyusunu kazmaktadır. Şehrin kendisi gibi, sakinlerinin değer yargıları da kozmopolitleşmiş, günlük yaşama alışkanlığı edinilmiş, ahlâkî değerler süre gerisine itilmiştir.
Bu ortam ister istemez İflahsızın Yusuf, Köşe Hasan ve Pehlivan Ali'yi de şekillendirmeye başlar