Bu durumda hastanın sergilediği abartılı narsisizm, hayalinde CAM FANUS içinde bulunan ve kişinin bir numara olarak tüm hükmünü sürdüğü bir krallık yaratır. Böylesi bireyler dışarıyı bu camın içerisinden izlerler ve tehlikeleri kendi muazzamlık hislerine olan karşıtlıklarına göre değerlendirirler. Bu tip tehlikelerden, barındıranları değersizleştirerek, bu da yetmediği zaman sembolik manada -seyrek olarak da fiilen- onlardan kurtulmayı denerler. Peter psikolojik çıkarımlarının bütünüyle farkında olmadan bu olgu için kendisi bir isim koymuştu. Buna, içinde yalnız yaşadığı "ADA İMPARATORLUĞU" adını vermişti.
(...) Örneğin, aynı Peter gibi bir adada yaşayan bir hastam vardı.* Onun tecrübesini tarifi, "CUMA'SIZ BİR ROBİNSON CRUSOE" gibi olmasıydı. Tıpkı Peter gibi mesleki anlamda başarılı olan** bir başka hastam ise, "DEMİR KÜRE" içinde yaşıyordu. Bir kadın olan başka hastam ise, kendini "CAM FANUSTA BİR ÇİÇEK" olarak tanımlamıştı. Bahsettiğim bu son hasta analitik koltuğumda uzanırken, bazen söylediklerim çevrili olduğu bu cama çarpıp bana geri sekiyor gibi görünürdü. Sözlerim dünyasına giremez ve beni duymazdı. Sözkonusu hastayla çalışmam, bana aylar sonra anlattığı rüyasında, içinde çiçeği barındıran cam balonun düşüp kırıldığını söylemesiyle şiddetli biçimde değişti.
Sayfa 33 - Okuyanus Yayınları, 5.Basım, 33-34-43. sayfalar. *Metafor olarak adada yaşayan **Zaten maddi durumu olmayan biri nasıl psikanalize gidebilir ki? :)