Bir âmâ ile lâl'in buluşması..
İlerleyen yaşından sebep gözleri artık görmeyen Şeyh Recep'in, Şeyhi Şemseddin Ahmed Sivasi'nin hayatını lâl(dilsiz) bir kâtibe yazdırdığının hikayesi.
Şeyh Recep anlatır, kâtibin de yanına diz kırmış hiç bir kelimeyi kaçırmadan, gönlüne de kazıyarak yazmasının hikâyesi.
Kendini arayışın öyküsü;
Nefsiyle mücadelenin, Allah'ı arayışın, huzuru buluşun öyküsü.
Dervişanlara yapılan sohbetin kelimelerini gönlüme kazıdım bende. Kendimden parçalar, yüreğime deva satırlar buldum.
Biz de arayıştayız, yalnızız, sabırsızız..
Bu yüzden bu eser dokunmakta, etkilemekte zorlanmadı.
"İlim karası" tanımına da ilk defa denk geldim. Bildiklerinin gözünü kör edip, ondan doğrusu olmadığını sanma hastalığına deniyormuş. Bu hal gönle sirayet edip hakikatine zarar veriyormuş.
Çok bilmenin her şey olmadığı gerçeği burda da çıktı karşıma..
"Hem demiyorlar mıydı bazı adamlar için 'bu kadar cehalet ancak ilimle olur' diye?"
Dünyaya ne kadar bulandık, heva-heveste ne kadar süründük, hak-hakikat için nelerden vazgeçebiliriz, vazgeçmeliyiz.. belki bunların hesabını yaptırabilecek bir eser.
"Tövbe Allah'ım..
Dünyaya daldımsa tövbe, nefsime aldandımsa tövbe, rızandan şaştımsa, gaflete saptımsa tövbe..."
Her kitabında ayrı lezzet almayı bekleyenler için diyorum; üslubu hep aynı. Bir yerde sıkabilir. Anlatılanlar bile çoğu yerde benzer. Dört eserini okudum ikisi etkilemezken, bununla beraber Ene kitabı da çok tesir etti. Ne aradığına bağlı insanın.
Muhabbetle tavsiye ediyorum. Şifa olmasını dilerim.