Fenerin cılız ışığında Raskalnikov’un gömleğinde taze birkaç kan lekesi gören Nikodim Fomiç: “Her tarafınız kan olmuş!”dedi.Raskalnikov anlamlı bir tavırla: “Evet kana bulanmışım...Her tarafım kan içinde.” dedi ve sonra hafifçe gülümseyerek başıyla selam verdi ve merdivenlerden aşağı yürüdü.
Sayfa 234
Palto Öyküsü
" Yağ takviyesine ihtiyaç duyulduğu aşikar olan lambalar kendi etrafını zor aydınlatıyordu. Ahşap çitlerle çevrili bir dizi ahşap ev içinde hiçbir yaşam belirtisi yoktu. Yarı sönük fenerin loş ışığında yalnızca karın küçük parıltıları fark ediliyor, karanlığın içindeki evler insanın içini hüzünle kaplıyordu. "
Reklam
Oza
Selam, Oza, dilerim ışıltın eksilmez, Bir fenerin ardından eksilmeyen ışıltısı gibi. Bırakıp gittiğin için de suçlayamam seni şimdi, Teşekkür ederim ancak hayatıma girdiğin için
İnsan bazen doğru kelimeleri,doğru cümleleri bulabildiğini zannediyor,henüz yaşanmamış anlara ilişkin.Oysa yaşanan kendi sözlerini dayatıveriyor insana.Ağzınızı kitleyip,hiçbir planlanmış söze fırsat bırakmıyor.Bir fırtınanın ortasında buluveriyorsunuz kendinizi ve bir fenerin cılız ışığını görebilmek için gözlerinizi delice yorup etrafa bakınıyorsunuz.
Sayfa 66
İçeri girdiklerinde yokuş aşağı inen dar bir koridor keşfettiler. Durdukları yerde kerpiç tuğlalarla kapanmış girişin dağılıp moloza dönüştüğünü görebiliyorlardı. Daniel uzun süre sessizce etrafını inceledikten sonra “Normalde bu girişin kapalı olması gerekirdi” dedi. “Zaman içinde yukarıdan dökülen taşlar dibine yığılır, sadece üst kısmı görünür. Mezarı kim bulduysa duvarı sökmüş, alt tarafı sağlam bırakmış.” Fenerin ışığını biraz yana kaydırdı. “Bak tuğlalar şuraya dizilmiş.” Işığı koridor boyunca dizilmiş kırık ve bozulmamış kerpiç tuğlaların üstünde gezdirdi. İçlerinden birini eline aldı. Tuğlanın üstünde, elleri arkadan bağlı oldukları halde diz çökmüş dokuz adam ve tepelerinde duran bir çakal vardı. “Bu nedir?” diye sordu Tara. “Kraliyet mezarlığının mührü...”
Sayfa 264Kitabı okudu
Eğer ateşimiz çıkarsa ayışığına söylenmeyelim. (Bazen ateşim varken ay’ın aşağı indiğini görürüm, Elimin melekler katına eriştiğini, İspinozun daha iyi öttüğünü. Ayağımdaki yara, Yerin inişli çıkışlı olduğunu öğretti bana. Çiçeğin hacmi kaç misline çıktı, hasta yatağımda, Daha da büyüdü turuncun çapı, fenerin ışığı) Ve ölümden korkmayalım, (ölüm güvercinin sonu değildir.) Bir cırcır böceğinin ters dönmesi ölüm değildir. Ölüm akasyanın aklından geçer. Ölüm düşüncenin güzel ikliminde yaşar. Ölüm köy gecesi derinliğinde sabahı anlatır. Ölüm üzüm salkımı ile gelir ağzımıza. Ölüm gırtlağın kızıl hançeresinde fısıldaşır. Ölüm kelebek kanatlarındaki güzellikten sorumludur. Ölüm bazen reyhan koparır. Ölüm bazen votka içer. Bazen gölgede oturur ve bize bakar. Ve hepimiz lezzetin ciğerinin, Ölüm oksijeni ile dolu olduğunu biliriz.
Reklam
1.000 öğeden 391 ile 400 arasındakiler gösteriliyor.