Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aylık Türkçü Dergi: Ötüken 15 Ocak 1964'te Ötüken dergisinin ilk sayısı çıktı. Ötüken başlığı altında "Her Ayın On beşinde Çıkar, Fikir ve Ülkü Dergisi" ibaresi bulunuyordu. Derginin sahibi Atsız, sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek'ti. Ötüken doğrudan doğruya Atsız'ın sahipliğinde çıkan son dergiydi. Ölüm tarihi
Yazarın işi ünlü Kürt Mehmet’inki gibi sürekli nöbettir.
Sayfa 96 - Evrensel Basım Yayın 1. Baskı 2000Kitabı okudu
Reklam
-Bana bak Feridun Yalçın, ben adam öldürmeyi sevmiyorum, ancak söz konusu memleket ise bundan da büyük keyif alıyorum.
Babamın ise iki tane tezgah altı kitabı vardı: Kazım Karabekir'in 'İstiklal Harbimiz'i ile 'İskilipli Atıf Hoca Neden Asıldı?'; yıllarca eve getirmeyip 'mağaza'sında tuttu; "Zaman zaman açıp okuyorum" derdi. Kendisi için herhalde sembolik bir anlamları vardı: Demokrat Parti'nin seçimleri kazandığı 1950 14 Mayıs'ından hemen sonra, haziran başlarında basılıp yayınlanmışlardı. Bir de Kandemir'in 'Cumhuriyet Tarihinde Siyasi Cinayetler' dizisine pek meraklı idi. Kısacası, bizde okunan, sadece gazete değildi; babam muntazaman Akbaba alır, özellikle de İsmet Paşa'yı hicveden karikatürlerine bayılırdı; Hayat da ilk sayısından itibaren aldığımız bir 'mecmua'ydı, aslında Hürriyet kadar 'hafif' olmasa da, 'hafifçe'. Ancak, Hayat'tan neler öğrenmedim ki, hele Hikmet Feridun-Semiha Es'in gezi röportajlarından ... Reşat Nuri, Hüseyin Rahmi başta olmak hemen bütün 'eski yazı' dönemi Türk romancılarının neredeyse külliyatları mevcuttu. Benim için ise hemen her hafta bir kitap alıp getirirdi babam; en başta da Ömer Seyfettin'in hikayeleri. Ama Doğan Kardeş Yayınları da vardı getirdiği: 'İyi İnsan, İyi Vatandaş', hele hele Jack London'un 'Kurt Kanı'sı benim hala ahlak amentülerim. Peyami Safa'nın 'Sosyalizm'ini de yine babam alıp getirmişti, ben öyle bir şey istemeden, ama seksenine yaklaşmışken bile evladının nelere merak sardığını takip edebilen özenli bir baba olarak...
Nevruz'un Demirci Kava'nın zalim Dahhak'a başkaldırdığı geleneksel Kürt direniş miti olduğu 1970'li yıllardan itibaren duyulmuştur. Demirci Kava'dan söz edenler Sasani kaynaklarından yararlanan Mesudi, Biruni, Taberi gibi Müslüman kaynaklarıdır ve geleneğe göre Halife Ömer'in yenilgiye uğrattığı Sasani ordusunun bayrağı Direfş-i Gavyani'dir (Kava'nın bayrağı). Kava, Dahhak'ı deviren Feridun'un yardımcısıdır ve bu ritüelin günü ilkbahar değil, sonbahar ekinoksu, İran takviminde Mihrican ayının birinci günüdür. Bu günün de yılbaşı kabul edilen, aynı anlayışta kutlamalara konu olan bir gün olduğu bilinmektedir. Kaynaklar, lyd-i Kürdi olarak 31 Ağustos'ta İran'ın bazı bölgelerinde Nevruz kutlamaları yapıldığını bildirmektedirler. İran'da Demirci Kava'nın Nevruz'un baş kahramanı haline gelişinin, bu geleneğin bulunduğu İran Kürt bölgelerinde yürüttüğü propaganda çalışmalarının bir sonucu olarak İran Kürdistan Demokrat Partisi'nin eseri olduğu anlaşılmaktadır.
Sayfa 60 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
"Çukurova'nın Türk âşıklarını ve Kürt 'dengbej'lerini dinlemekle geçirmiş Kemal Sadık Göğceli; Yaşar Kemal olma kararına varınca da, Batı romancıları arasından Faulkner, Solohov gibi, romana destanlık boyutlar verenlerden seçiyor ustalarını."
Sayfa 85 - Anlatım Çeşitliliğinin BoyutlarıKitabı okudu
Reklam
"Her yerde söylüyorum; yasalar izin verip de Kürt partisi kurulursa, ben HEP'in o zaman da bir Türkiye partisi olarak kalmasından yanayım. Kürt sorunu Türk halkının da sorunudur; Türk halkının sorunu, Kürt halkının da sorunudur." Bu sözler, daha sonra DEP adını alacak olan HEP'in Genel Başkanı Feridun Yazar'a aitti. Konuyu olabildiğince açık tartışıyorduk. Sayın Yazar, bazı Kürt "okumuşlar"ının Atatürk'e saldırılarına da karşı çıkıyordu: "Devletin resmi ideolojisi bence Atatürkçülük değildir; Atatürk, Kürtleri hiçbir zaman inkar etmemiştir" diyordu. Atatürk'e haksızlık yapılmaması gerektiğini savunuyordu.
Sayfa 266
Osmanlılar bu bölgeyi hakimiyetlerine aldıklarında, farklı bir idari yapı tesis ettiler. Devlet burada kendi sancak teşkilatını kurmakla beraber, aşiretleri özel bir idareye tabi tuttu. Buradaki sekiz Kürt aşiret beyi, irsi olarak kendi kabileleri üzerinde ve bölgede sancakbeyi olarak tayin edildi. Daha küçük olanlar ise Osmanlı timar sisteminin orta limitteki bir birimi olan zeamet statüsünde sayılmıştı. Bu sancaklarda beylerin kabile ve toprak üzerindeki hakları babadan oğula devredebildiğinden, bunlara yurtluk ve ocaklık denmekteydi. Öte yandan, buradaki beş Kürt aşireti de hükümet adı altında örgütlenmişlerdi.
Sayfa 218Kitabı okudu
Osmanlıların bölgedeki ana hedefini, stratejik önemi en yüksek yer olan ve vaktiyle Akkoyunluların da merkezi durumda bulunan Diyarbakır (o dönemde şehir Amid, bölge ise Diyarbekir adıyla kaynaklarda geçer) teşkil ediyordu. Burası tarihi ticaret yollarının bir kavşağı olmakla da tarihi boyunca önemini korumuştu. Siyasi olarak Azerbaycan'a uzan coğrafyaya hakim olmanın yolu da Diyarbakır'dan geçiyordu. Burası Selçuklulardan sonra Doğu Anadolu'da kurulmuş birçok Türk devletinin beşiği ve merkezi olmuş; bölgedeki kalabalık Türkmen boyları siyasi hakimiyette belirleyici bir yol üstlenmişlerdi. Şah İsmail'in hareketi sırasında bunların çoğu ona destek verip yurtlarını terk ederken, onların yerini Osmanlı saflarında yer alan Kürt aşiretleri almaya başlayacaktı.
Sayfa 217Kitabı okudu
Sultan Selim'in ikinci önemli adımı Doğu Anadolu'da hakimiyet alanını genişletmek oldu. Bunun için aralarında çekişme ve gerginliğin eksik olmadığı Kürt beylerini Osmanlı tabiyeti altına alma yolunda ciddi propaganda faaliyetlerinde bulundu. Sünniliğin Şafii mezhebine bağlı olan bu beylerin çoğu, Safevilerce temsil edilen yeni dini harekete sıcak bakmıyorlardı. Bundan istifade ile Kürt beylerinin adet ve geleneklerini çok iyi bilen tarihçi ve münşi İdris-i Bitlisi Osmanlı lehine bölgede taraftar toplamak üzere görevlendirildi. İdris-i Bitlisi, öncelikle Urmiye'ye giderek, burada padişahın zaferini bildiren fetihname ve mektupları Kürt beylerine dağıttı. Bıradost aşiretiyle görüştü, Soran Meliki Emir Seyyid b. Şah Ali'ye mesajını iletti ve kendisini Erbil'i zapt etmesi için teşvik etti. Ardından da Boti beylerinin sultanın otoritesini kabul etmesini sağladı. Bu bölgelerdeki aşiretleri Osmanlılara ısındıran İdris-i Bitlisi, daha sonra Hasankeyf, Siirt, Bitlis ve Hizan taraflarına giderek propagandasını devam ettirdi. Osmanlıların teklifini kabul ettiklerini bildiren bölgedeki beyler, kendi aralarında eşit konumda bulunduklarından başlarına bir Osmanlı beyini tayin edilmesini talep ettiler. Bu propagandanın da bir neticesi olarak Osmanlılara bağlılık arz eden Kürt aşiretleri bölgelerdeki Safevileri uzaklaştırmayı başardılar.
Sayfa 216Kitabı okudu
Reklam
Biz Kürtlerin kendi kimlikleriyle, ama Türklerle birlikte yaşamalarını savunuyoruz. Biz tüm insanların eşitliğini savunurken, bin yıldır birlikte yaşadığımız bir halk için ayrı, kendimiz için ayrı bir statü düşünemeyiz. Kürt sorunu, Türk halkının da sorunudur; Türk halkının sorunu, Kürt halkının da sorunudur. 25 Haziran 1992 HEP Partisi Genel Başkanı Feridun Yazar
Sayfa 339 - Kırmızı Kedi Yayınevi 2.Basım 2019
EŞREF BEYE KARŞI OLUŞAN İTİMAT KAYBI
Mart ayının başlarında ve ortalarında Ankara’nın Eşref’e karşı artan güvensizliğinin başka işaretleri ortaya çıktı. Eşref kuvvetlerini Adapazarı’ndan çektiğinden beri doğuya yönelmişti. Üçü atlı ve onu yayan olmak üzere on üç muharipten oluşan bir kuvvetle Bolu’ya doğru ilerlerken 12 Mart’ta Düzce’ye vardı. Düzce’den Ankara’ya batıdaki
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.