Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
232 syf.
·
Puan vermedi
İlk baskısı Fransızca olarak 1909 yılında çıkan Geçiş Ritleri, geniş bir okuyucu kitlesi elde edememiş olsa da aslında akademik açıdan oldukça önemli bir eser. Kitapta da belirtildiği gibi farklı toplumlara ait ritler incelenirken birçok tarihçi çoğu zaman kritik noktaları kaçırmış veya önem vermemiştir. Yazar ise bu kitapta detaylıca değinemese
Geçiş Ritleri
Geçiş RitleriArnold van Gennep · Nora Yayınevi · 202228 okunma
Delibal
• Fransızca da bir söz var : "Et tu es un beau souvenir qui ne vieillira jamais dans mon esprit.” diye. "..Ve sen aklımda eskimeyecek kadar güzel bir anısın.”
Reklam
Türkiye'de 800 yıl boyunca Arapça ve Farsça, sonra 1830'lardan 1950'lere kadar 120 yıl Fransızca statü dilleri olmuşlar. Bu dilleri bilmek ve kullanmak kültürlü sayılmanın vazgeçilmez koşulu yerine geçmiş. Bu dilleri bilmeyenler ve bildiğini kanıtlayamayanlar "kıro" zümresine layik görülmüşler.
“İlahiyat öğrencileri hadis dersine başlarken salavat getiriyorlar mı?”
Fâtih’in dehası bu alanı da şekillendirdi. İnsan yetiştirmek için İslâm dünyasının en parlak üniversitesini İstanbul’da kurdu. Dünya çapında bilim adamlarını buraya getirdi. Fâtih, medreselerindeki hocalara en yüksek maaşların verilmesini sağladı. Onları, askerlikten ve vergiden muaf tuttu. Artık yetenekli kişiler bilim alanını da tercih edeceklerdi. Din âlimleri böylece ailenin en işe yaramaz çocuklarının değil, en parlak zekâlı çocukların arasından çıkacaktı. Günümüzde ise durum maalesef tam tersi… Fransızca “teoloji” kelimesinin tercümesi olarak alınan “ilâhiyat” alanı maalesef toplumun en parlak bireylerinin rağbet ettiği bir alan değil. Bugünkü büyük sorunlarımızdan biri de bu… Yeteneği sınırlı kişilerin anlaması da anlatması da anlaşması da sorunludur. Bunu sadece dinî ilimlerde değil, başka alanlarda da yaşıyoruz. Yetenek illa üst makamlara has bir şey değildir. Yeteneği devlette hâkim kılınca, toplumun her kesiminde ilke haline gelir. Zıddı da öyledir. En tepedekiler akraba taallukata, hemşerilerine, dürüst ve donanımlı olmayanlara yer verirlerse aynı bozulma mahalledeki bakkala kadar yansır. Yetenek, kumduracının kendi işinde, kasabın da kendi işinde ehil olması demektir. Yani en sıradan işlerden devlet yönetimine kadar yeteneğin şart olması demektir. Nitekim Osmanlı’daki esnaf teşkilatlanması da yeteneğe dayanırdı. Esnaf loncaları da devleti yöneten bürokratlar da kunduracılar da medrese hocaları da hatta cellatlar da aynı yetenek kriterine göre belirlenir, yetiştirilir ve kontrol edilirdi.
Sayfa 232 - 6. Baskı, Ocak 2022
Süleyman Askeri Bey ayrıca Garbi Trakya Kuva-yi Milliye Kumandanı ünvan ve yetkilerini kullanmaya başladı. Devletlerin içteki saygınlığı kadar dışta da saygın olması gerekir prensibin­den hareketle, yeni devletin sesini tüm dünyaya duyurabilmek için Samuel Karaso isimli bir Musevi aracılığıyla Batı Trakya Ajansı'ni kurdurdu. Ajansın ilk işi Türkçe ve Fransızca dillerinde yayın yapacak olan Independent adlı bir gazete çıkartmak olacak­tı. Lâkin bu girişim teşebbüsün ötesine geçemedi
Sayfa 174Kitabı okudu
Ben malım niye mi çünkü yarın olucak Fransızca dersinden (Türkçe dersi gibi düşünün) sınav olucaz ve ben gitmişim yanlış kâğıtdi ezberlemişim. Umarım kafama taş filan düşerde tekrardan beynim yerine gelir Amin
Reklam
Hakikat şu ki, dünyada tek duyulan, şu iyidir, şu iyi değildir, şu insan şöyledir ya da böyledir vs... Sık sık duyduğumuz gibi: Şu dikkatlidir, şu değildir. Şu akıcı Fransızca konuşur, şu ko­nuşamaz, şu materyalisttir, şu değildir, şu komünisttir, şu değildir, şu şiirseldir, şu değildir, şu zengindir, şu değildir... Mide bulandırı­cı! Evet!
Sayfa 145Kitabı okudu
311 syf.
5/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Araba Sevdası Özet
-Spoiler- Arabasına binip gezmek en büyük sevdası olan, zengin bir aileden kalan mirasıyla yaşamaya alışmış Bihruz Bey bir gün yine bir bahçede yürüyüş yaparken karşılaştığı bir hanımefendiye sevdalanır. Başka birgün yazdığı mektupla yine o bahçeye gelir ve yazmış olduğu mektubu verir. Sarışınca bir hanımefendidir ama edebiyat yapıcam diye
Araba Sevdası
Araba SevdasıRecaizade Mahmut Ekrem · İletişim Yayıncılık · 201425,3bin okunma
14 Kasım 1950: Orhan Veli, belediye çukuruna düştüğünden öldü
Orhan Veli, Ankara'da bir gece sokakta belediye çukuruna düştü ve başından yaralandı (10 Kasım 1950). İki gün dinlendikten sonra İstanbul'a gitti. İstanbul'da bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçirdi ve hastaneye kaldırıldı (14 Kasım 1950) . Alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi edildi, ancak beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşıldı. Aynı gün akşama doğru komaya giren Orhan Veli, geceleyin saat 23.20'de hayata gözlerini yumdu. Şiirlerinden yapılan seçmeler İngilizce, Fransızca, Rusça, Yunanca gibi çeşitli dillere çevrildi.
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.