Ay doğar gümüş tepsi
Yemyeşil dağın tepesinde
Sevgilisinin penceresinde
Aşık, çalıp söyler şarkısını
Tutku dolu sesiyle
İnleyen gitarının telleriyle
Gecenin şarkısı dile getirir sevgilisine
Kalbinin ona söylediklerini.
Cezaevinde yatmamış olanlar, cezaevi yaşamının ayrı bir yasa içinde aktığını bilmezler.
Geceleyin yatağımızda en çok bir saat uyuyamadıysak, içtenlikle, bütün gece uyuyamadığımızı söyleriz. Çünkü gecenin bir saati bize gündüzün, beş-altı saati denli uzun gelir. Geceletin, bir küçük tıkırtıyla uyandıksa, büyük bir gürültü olduğunu sanırız. Çünkü gecelerin ölçüsü abartılmış başka bir ölçüdür. Gecelerin korkusu da büyüktür. Geceleri, yalnızlıklar da, ağrılar da büyür. Kısacası, gecenin yasası ayrıdır.
Yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Taze mi bitti topik
Canın sağolsun
Amanın yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
Hamdolsun
Altınbaş kadehe yağ gibi dolsun
Nazım Hikmet'ten okuduğum ikinci kitapla karşınızdayım. Bu seferki yolculuğum 1930-1940 yıllarına oldu. O dönemdeki ezen-ezilen, zengin-fakir, çatışmalarını iç içe harmanlamış Nazım Hikmet. Marksizm etkisiyle şiirlerdeki müzikli ahenki okurken hemen tanıyorsunuz. Makinelerin sesini...
Bu eserin ilk bölümü "Benerci Kendini Niçin
"Bu kitapta yer alan şahıs ve mekanların gerçekle alakaları tamdır. Kahramanları hep yanlış ata oynayanlardır. Kediler, kadınlar, muhabbet kuşları, gözyaşları... hepsi sahiden vardır ve bir dönem yaşamışlardır. Şiirden hazetmeyenlet, Grapon Kağıtları'nı yılbaşı ve diğer ehemmiyetli günlerde evi süslemek için kullanabilirler ya da bir ruh
“ben sende bir coğrafyayı gördüm. Göz bebeklerinde parlayan yıldızlar. Onlar bana zirveleri hatırlattı. Issız bir tepedeyim san ki, uzatsam ellerimi dokunacağım gözlerine. Öylesine güzel serpiştirilmişti ki gecenin karanlığına. Gizli günahların tanığı olduğundan utangaç biraz. Kimselerin şahit yazamayacağı kadar uzasın yeryüzüne. Uzatsam ellerimi