Biter bitmez yazıyorum bu satırları. İçimde birikenleri dışarı atmamam lazım. Unutmadan yazmam lazım bazı şeyleri daha hepsi tazeyken. Çevremizdeki insanların hayatlarını neler yaşadıklarını bilmiyoruz bilemiyoruz özellikle de en en yakınımızdakileri. Bunlar akla hayale gelmeyecek şeyler oluyor bazen. Jude'da o insanlardan biri. Evet bazen okurken bu da olmaz diyoruz ancak benzer şeylerini belki de aynılarını yaşayanlar var. Bu yüzden kitabı öyle herkese tavsiye etmiyorum. Etmeyeceğim de. Kendim bile kendimi iyi hissettiğim bir dönemde okumak için çaba sarf ettim yeri geldi of dinlemem lazım dedim bıraktım. Konunun iyi işlenmesi karakterler tabiki de onları es geçemem ama böylede bir gerçeği var. Bir kere arkasında yazdığı konu ile içinin alakası yok evet bir arkaşlık romanı ama sanıldığı gibi renkli değil. Öte yandan karakterlerin çok iyi oluşturulduğunu düşünüyorum. Bunun en büyük örneği Jude. Kendisiyle asla empati kuramıyorsunuz, sevmek istiyorsunuz sevemiyorsunuz, yaklaşamıyorsunuz çünkü kendisi de kendisi hakkında bunları hissediyor bu da ister istemez ona olan bağınızı kurmada okurken zorlaştırıyor. Tahmin ettiğim bir sondu ancak tahmin etmediğim yerden vurdu en çokta bu yanını sevdim kitabın. Harold'ın yazdığı mektuplar, bölüm başlıkları, olayların başladığı yerde başladığı yerde son bulması. Yirmilerinde başlayan hikayelerinin ellilerinde son bulması hoşuma giden tedaylardı.
"İnsanlar kayıpları arayanları ziyaret etmez, kayıplarını arayan insanları ziyaret ederler"