Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ingmar Bergman
"I understand, all right. The hopeless dream of being - not seeming, but being. At every waking moment, alert. The gulf between what you are with others and what you are alone. The vertigo and the constant hunger to be exposed, to be seen through, perhaps even wiped out. Every inflection and every gesture a lie, every smile a grimace.
Cihana meydan oku, kör talihe beddua Beynin ayırt etsin seni, kör cahile ör duvar Dünyadan barış bekle, hayat gerçeklik duvarı Çarp ve yüzün paramparça olsun bu en doğal halin
Reklam
Kitle iletişiminin bize verdiği gerçeklik değil, gerçekliğin baş döndürücülüğüdür.
Jean Baudrillard
Jean Baudrillard
Ingmar Bergman - Persona (1966)
"Benim anlamadığımı mı sanıyorsun? Var olmak denilen o umutsuz düşü... Olur gibi görünmek değil, var olmak. Her an bilinçli, tetikte... Aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma... Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık... Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta belki de yok edilmek... Her kelime yalan... Her jest sahte... Her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi... İntihar etmek? Hayır. Fazlasıyla iğrenç... İnsan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir. Hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip, içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz, bir kaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere. Böyle olduğuna inanır insan. Ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil. Seni anlıyorum Elisabeth, susmanı anlıyorum. Hareket etmemeni anlıyorum. İsteksizliğini fantastik bir sisteme bağlamışsın. Anlıyor ve hayranlık duyuyorum. Bitene kadar bu oyunu oynamalısın. Ancak o zaman bırakabilirsin. Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi bunu da yavaş yavaş bırakırsın."
Her insan kendi gerçekliğine dair hislerin çoğunu başkalarının kendisi hakkında söyledikleri yahut düşündüklerinden edinir. Fakat çoğu modern insanın gerçeklik duygusu konusunda başkalarına olan bağımlılıkları öyle bir noktaya varmıştır ki onlar olmadan var olma hissini yitirecekleini düşünürler. Kumda akan su gibi “dağılacaklarını” hissederler. İnsanların çoğu hayatlarını sürdürebilmek için başkalarına dokunmak zorunda olan körlerden farksızdır.
Rollo May
Rollo May
HK
Hayat insana her daim bir şey öğretiyor Yıllardır Vahyin kuramsallığını Vahyin kuranını Bize verdiğini düşündüğüm denklemlerden biri olan Îmân edenler ve sâlih amel işleyenler Terkîbindeki
Reklam
Sıklıkla farklı bir yerde doğsaydım nasıl bir insan olurdum diye düşünüp kalıplarımdan sıyrılmayı düşünürüm. Ama belirli bir yaşa kadar şekillenmiş bir beyni başka bir şekle evirmek bir hayli zor. Hatta felsefe kişinin kalıplaşmış düşüncelerinden sıyrılarak objektif bir yorum yapabilmesinin imkansız olduğunu söyler. O zaman ne yapmalı? Daha çok okuyup, daha çok araştırıp, daha çok sorup daha çok düşünmeli. Bilinçsiz ve içgüdüsel kararlar ve yargılar vermekten kaçınmalı. Çünkü nihayetinde sen şekillenmiş bir bireysin ve senin düşüncelerin aslında gerçeklik taşımıyor.
İnsanın trajedisine dair her söz temkin gerektirir, çünki hatipten kaynaklanan potansiyel bir risk taşır; Diğer insanlar karşısında dezavantaja neden olan kendi zayıflığının, aslında her insanda var olduğuna, kendisini ve diğerlerini ikna etmek ve böylece kendi mutlak gerçeğini,bütün bir insanlığın fiktif gerçekliği haline getirip denklemi eşitlemek. (Çünkü telkin ve algı yoluyla; herhangi bir şey, gerçek olmadığı halde sırf öyle vehmedildiği için gerçeklik kazanır.) Sonrasında geriye yalnızca, zayıflıktan doğan bu gücün sağlamasını yapmak kalır.
Aşk... bu tam olarak gerçeklik ile bağı yitirilmiş bir hastalık.
şu sıralar işsizim. Günde bir tane (belki 2) kitap bitirebiliyorum. Gerçeklikten biraz uzaklaşmış olabilirim. Neyse ki gerçeklik o kadar matah bi şey değil.
Reklam
Batı dünyasında tam bir Vicdan patlaması yaşanıyor. Batılı devletlerin bütün acımasızlığına ve aymazlığına rağmen, batılı halklar bu açıdan dünyaya örnek oluyorlar. İşte Modern düşünceyi ortaya çıkaran da aynı vicdandır ve şimdi yine o vicdan mevcut kaba zalimliğe isyan ederek yine bir vicdan patlaması yaşıyor. Bir de bizim durumumuza baksanıza. Üniversitelerimizin haline, akademisyenlerimizin haline. Nerde o Deniz Gezmiş için bildiri yayınlayan akademisyenlerimiz? Gerçekten, biz neden böyleyiz. İdealler ile gerçeklik arasında neden bu kadar çok uçurum var? Kendi adıma bu vicdan patlamasından uzun vaadede çok şey bekliyorum. Gazze olayı Batıda köklü dönüşümlere sebep olacak gibi. Birinci ve ikinci dünya savaşının yaptığı etkiyi yapabilir ve Batının kendisini yeniden şekillendirmesine sebep olabilir. Zira bizden herhangi bir haltın olacağı yok...!
Kurtulmanın tek yolu!!
… Yeni bir toplumun doğuşu, ancak kendi gelişmesi ile birlikte yeni bir insanı geliştirdiği zaman gerçeklik kazanabilir .
Sahip Olmak ya da Olmak
Sahip Olmak ya da Olmak
Bu hayatta “kardeş” diye bir gerçeklik var. Yanında durarak sırtını daha da güçlendiren.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.