Biz Ankara’ya geldiğimizde, Niyazi, Pertev Boratav ve Adnan Cemgil dergi çıkarmaya karar verdiler. Daha sonra Behice Boran katıldı. Paramız yok ama yazıları biz yazıyoruz. Yani bunun için para ödenmiyor. Benim de 22 yazım var dergide. Üzerimizde baskı vardı, gericilik yükseliyordu. Ben, “illallah!” dedim ve üniversiteden istifa ettim. Davalar açıldı, hapse girenler oldu, Muzaffer Şerif mesela. Niyazi 1952’de tekrar yurtdışına gitti. Ben gitmek istemedim. Beni arkadaşlar kanalıyla yanına çağırdı. Oğlumu alıp Kanada’ya gittim, ama bir sene ancak kaldım. Duramadım, oğlumu alıp yeniden yurda döndüm. Boşandım. Böylece soyadım da değişmiş oldu. İş bulamıyordum. Değil ahbaplar, akrabalar bile sırt çevirmişlerdi, vatanı satmışız ya da banka hortumlamışız gibi. Neyse, soyadım değiştikten sonra, bir arkadaşım bana Denizcilik Bankası’nda İngilizce tercümanlığı buldu. Beş yıl, oldukça zor şartlarda çalışıp oğluma ve anneme baktım. Sonraki işim, Robert Kolej’de bir hocanın sekreterliğiydi. Aslında yaptığım tahsile göre bir iş değildi, ama çaresiz gittim. Oğlum da o okuldaydı ve bana kızıyordu. Bir süre sonra sosyoloji hocası ayrıldı. Hemen talip oldum. Herhangi bir cezam olup olmadığını sordular. Yoktu. Alındım ve 12 yıl orada çalışıp emekli oldum. Tabii sonra yeniden Anadolu gezilerime başladım.