Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben, Mahmure Abla’nın Gedikpaşa’daki küçük evine gittim. Ablam, ailesiyle birlikte benim evimde oturuyordu. Nakiye Hanım’la Mahmure Abla benim yanımdaydılar. Gerçi, bu büyük bir tehlikeydi ama, oğullarımdan bir tanesini olsun görmeden ayrılmak istemiyordum. Büyüğünü istedim çünkü küçük çok heyecanlıydı ve Robert College’deki azınlıklara mensup arkadaşlarının taarruzlarına mukavemet edemeyerek kendisini tehlikeye atabilirdi. O gün, sokaklarda asılı olan büyük harflerle yazılı ÖLÜM başlığı altındaki afişler mütemadiyen gözüme çarpıyordu. O gece Üsküdar’a döndüm.
Bir gün bir adam Hasan Basri'nin huzuruna gelir ve: “Efendim der, yetişkin bir kızım var. Allah'ın celâlinden korkuyorum!“ diyor, ağlıyor «Allah'ın cemaline müştâkım» diyor, ağlıyor. O kadar ağlıyor ki gözleri kör olacak, lütfen fakirhaneye teşrif buyursanız da bir nasihat etseniz...» Hazret, adamı kırmamış, kalkmış onunla beraber evine gitmiş kıza bakmış ki ince, solgun fakat ibadet nuru ile parıldayan bir simâsı var; icap eden nasihatları söyledikten sonra nihayet: “Kızım! demiş, çok ağlıyormuşsun, gözlerine bir şey olursa ne yaparsın? Yazık olmaz mı sana“ deyince kız, şu sözle üstadı hayretten dondurmuş: “Efendim eğer bu gözler, Cemâli İlâhiyi görecekse ona feda olsun; yok, o nimetten mahrum kalacaksa öyle gözlerin kör olması daha evlâdır!“ Hazret, sırası geldikçe: “Nasihat vermeye gittim, fakat nasihat alarak döndüm“ demiş.
Sayfa 557 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
Reklam
Dükkanda kaldığım bir gün sabah namazını camide kılıp dükkâna dönerken yolda beyaz bir eşek gördüm. Daha önce yaramaz çocuklardan biri eşeği yakma teşebbüsünde bulunmuştu. Eşeği kuyruğundan ateşe verdikten sonra etraſtakiler ateşi söndürmüşler. Fakat eşek kuyruğundan olmuş. "Aksa İntifadası" başladıktan sonra çocuklardan birisi eşeğin her iki tarafına "Şaron" yazmıştı. O gün bu gündür eşeğin ismi Şaron olarak kaldı. Eşeği gördükten sonra aklımda bir fikir belirdi. Hemen eşek Şaron'la dükkâna döndüm Günlerce uğraşıp ürettiğim patlayıcı telefonlardan birisini aldıktan sonra badem ve zeytin ağaçlarıyla dolu, köyümüzün eteklerinde kalan ve babamın tarlalarından birine eşek Şaron'un sırtında gittim. Telefonu eşeğin kafasına iyice sabitleyip uzaklaşıktan sonra başka bir telefondan eşeğin kalasında sabitlediğim telefonu aradım. Telefon otomatik olarak açıldı. Eşeğin nefeslerini telefondan duyduktan sonra bendeki telefondan patlama emri verdim. Böylece telefonla beraber eşeğin kafası da patladı.
Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim...
Merhaba sevgilim :). Bugün çok özel bir gün ve dahası yarın çok çok daha özel bir gün. Nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Seninle bize ait günlerin konuşmasını çok çok erken yapmıştık aslında. Sen takvimine not almıştın, bense birkaç kez unutup 17 Mart tarihinde sonsuza kadar aklıma kazımıştım. Senden saklı bir şeyim olmadığı için bunları anlatmamda
Tamamlanmak için gittim , eksilerek döndüm ...
uzun süre içimde büyük bir boşluk hissetim ... Bu his bağımlı olduğunuz birşeyi bırakmak zorunda olmak gibi ... Maaelesef yeniden hayat akışına katılıyorsunuz diğer türlü hasretle yaşanmaz ... Tabiki çok özlüyorum hala ama dayanıyorum ... Ve yeniden gitmeyi umud ederek avunuyorum ...
Biz Ankara’ya geldiğimizde, Niyazi, Pertev Boratav ve Adnan Cemgil dergi çıkarmaya karar verdiler. Daha sonra Behice Boran katıldı. Paramız yok ama yazıları biz yazıyoruz. Yani bunun için para ödenmiyor. Benim de 22 yazım var dergide. Üzerimizde baskı vardı, gericilik yükseliyordu. Ben, “illallah!” dedim ve üniversiteden istifa ettim. Davalar açıldı, hapse girenler oldu, Muzaffer Şerif mesela. Niyazi 1952’de tekrar yurtdışına gitti. Ben gitmek istemedim. Beni arkadaşlar kanalıyla yanına çağırdı. Oğlumu alıp Kanada’ya gittim, ama bir sene ancak kaldım. Duramadım, oğlumu alıp yeniden yurda döndüm. Boşandım. Böylece soyadım da değişmiş oldu. İş bulamıyordum. Değil ahbaplar, akrabalar bile sırt çevirmişlerdi, vatanı satmışız ya da banka hortumlamışız gibi. Neyse, soyadım değiştikten sonra, bir arkadaşım bana Denizcilik Bankası’nda İngilizce tercümanlığı buldu. Beş yıl, oldukça zor şartlarda çalışıp oğluma ve anneme baktım. Sonraki işim, Robert Kolej’de bir hocanın sekreterliğiydi. Aslında yaptığım tahsile göre bir iş değildi, ama çaresiz gittim. Oğlum da o okuldaydı ve bana kızıyordu. Bir süre sonra sosyoloji hocası ayrıldı. Hemen talip oldum. Herhangi bir cezam olup olmadığını sordular. Yoktu. Alındım ve 12 yıl orada çalışıp emekli oldum. Tabii sonra yeniden Anadolu gezilerime başladım.
Reklam
Ebu Musa el Eş'arî (Allah ondan razı olsun)'ın anlattığına göre: Bir gün evinden abdest alıp çıktım, Rasûlullah'tan hiç ayrılmayıp bu günü onunla geçireceğim dedim. Mescide gelerek oradan peygamberi sordum. Şu tarafa gitti dediler. Sora sora izini takip edip nihayet Eris kuyusu'nun bulunduğu bahçede oturur buldum. Peygamber
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.