Kendine Gel
Türk, Oğuz beyleri, milleti işitin! Üstteki gök çökmedikçe, altta yer delinmese, Türk milleti, ülkeni töreni kim bozabilirdi? Türk milleti, vazgeç, kendine gel ve pişman ol! Disiplinsizliğin yüzünden... kendin hata ettin.(...)
Sayfa 33 - Kapra YayıncılıkKitabı okudu
"Türk, Oğuz beyleri, ulusu, işitin: Üstte gök çökmese, altta yer delinmese, Türk ulusu, ilini, töreni kim bozabilir? Türk ulusu vazgeç, gerçeği gör! Aymazlığın yüzünden seni beslemiş olan kağanınla, özgür ve bağımsız iyi iline karşı kendin hata ettin, zora soktun!" Orhun Anıtları, Kül Tigin Bengütaşı, Doğu Yüzü
Sayfa 429 - Panama yayıncılık 4.BaskıKitabı okudu
Reklam
Sümer dili ile Türk dilini karşılaştırmak o kadar kolay bir iş değil. Öncelikle yazılı kaynak olarak bugün için elimizde Orhun Kitabeleri var. Arada 4000 yıla yakın bir zaman dilimi bulunuyor. Bu süre içinde Türkçe kuşkusuz birçok değişikliğe uğradı. Diğer taraftan Sümerce kendisinden çok ayrı bir gruba ait olan Akad dili yoluyla çözüldü. Akadca da 1, o, ö, ü gibi sesli harfler ç, f, ğ, n, g gibi sessiz harfler yok. Sümerce işaretlerin birkaç tür okunuşu var.Şöyle ki, somut bir kelimeyi anlatan resim yazısından çevrilmiş bir işaret, o resimle ilgili soyut anlamları da taşıyor. Örneğin; göğü ifade eden bir işaret hem gök, hem de tanrı anlamına geliyor. Ayrıca aynı işaretin hece okunuşu da var. Bu bakımdan okunuşlarda yanlışlıklar olabilir. Diğer taraftan, Türkçenin en eski kelimelerinin çeşitli Türk dillerindeki okunuşlarını bildiren tam bir etimolojik sözlük yok. Ayni şekilde MÖ 3000-1850 yılları arasında yazılmış olan Sümer dilinin de bir etimolojik sözlüğü yok. Kuşkusuz bu süre içinde Sümer dili de bir hayli değişmiş olabilir. Karşılaştırma yapmak hiç de kolay değil.
Sayfa 31 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Türk, Oğuz beyleri, milleti işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmese Türk milleti ülkeni, töreni kim bozabilirdi.
Bağımsız olan her devletin, varlığını sürdürdüğü bir coğrafi mekana sahip olması gerektiği herkesçe malumdur. Ancak eski Türk ilinde bu coğrafi mekan, yani ülke toprağı diğer çağdaşı devletlerde olduğu gibi hükümdarın serbestçe kullanabildiği bir arazi parçası değil, korumakla vazifeli olduğu ata yadigarı idi. Bu durum ve vatan sevgisi, Orhun Abidelerinde gayet açık bir şekilde anlatılmıştır. Ayrıca merkez Ötüken kutsal sayılmış­tır (lduk Ötüken) . Aslında Orhun Kitabeleri (Türk milletinin acı tatlı hatıralarının gelecek nesillerce unutulmaması için taşa yazdırılıp dikilmesi) o toprakların ilelebet Türk vatanı olarak kalacağı düşüncesinin neticesi idi. Çin kaynakları Gök Türk sı­nırlarının doğudan batıya 10 bin li (beş bin km'den fazla), gü­neyden kuzeye 5 bin li (iki bin beş yüzkm'den fazla) olduğunu bildirmektedir. Ülke hükümdarın şahsi malı gibi bir dominium değil, benzeri sadece, eski çağlarda Roma'da görülen imperium düşüncesi ile yönetiliyordu.
Eski Türk topluluklarında şamanlığa benzer bir inancın varlığına ihtimal verdirecek hiçbir kayıt mevcut değildir. Altay Türkleri tarafından bugün «şaman» mânasında kullanılan Kam sözü, Gy. Németh'in araştırmalarına göre, hiç olmazsa 5. yüz yıldan beri yaşamaktadır. Avrupa Hunları tarihinde Atakam ve Eşkam adlarında iki «şef» den bahsedilmiştir. Buradaki «kam» hecesi «din adamı»nı anlatan bir tâbir ise, bu, «şaman»ı değil, fakat eski Türk dininin temsilcisi mânasını ifade etmiş olmalıdır. Çünkü Hunların örf ve âdetleri hakkında oldukça geniş bilgi veren Lâtin (meselâ, A. Marcellinus, 4. yüzyıl sonları) ve Germen (meselâ, Jordanes, 6. yüzyıl ortaları) yazarların «Hunların dinî törenleri yoktur» diyecek yerde, garip ve ilgi uyandırıcı şaman âyinleri ve şamanik telâkkilerden haber vermeleri beklenirdi. Hükümdar âilesinin Budizmle yakın ilgisine rağmen Tabgaçlarda (5. yüzyıl) şamanlığı hatırlatan bir şey yoktur. Uygurlarda (8-11. yüzyıl) bile bu hususta açık bir delile tesadüf edilmez. Hattâ Uygurlarda kam sözü, «din adamı» değil, büyücü, sihirbaz mânalarında kullanılmıştır. Orhun kitabeleri dahil, şimdiye kadar ele geçen Gök-Türkçe yazılı metinlerde ne umumi olarak «din adamı» manasında, ne de «şaman» mânasında kam kelimesine rastlanmadığı gibi, bütün bu vesikalarda şamanlığı îma eden bir kayıt bulunmamıştır. Bundan dolayı, Gök-Türkler zamanında bile Türk dinî itikadlarını gelişi-güzel şamanlık telâkki etmenin tehlikesi üzerine dikkat çekilmiş idi.
Sayfa 40 - Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
69 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.