Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

480 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Okuma Uğraşı
" Birliğe ulaşmanın bir yöntemi de, bir ad ya da cümleciği yalın bir söze dönüştürerek sözcük dağarcığını yaratacak belirli lirik kalıpların yinelenmesidir. " Sy 44 Pavese uzun zamandır okuma listemdeydi ve nihayet tanışabildim kendisiyle. Daha önce
Yalnız Kadınlar Arasında
Yalnız Kadınlar Arasında
ve
Ay ve Şenlik Ateşleri
Ay ve Şenlik Ateşleri
kitaplarını okumuştum ama önce bu kitabı okumak gerekiyormuş. Bir kaç inceleme okudum ve herkes
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı
ile kıyaslamış çünkü
Fernando Pessoa
Fernando Pessoa
1935 yılında günlüğünü sonlandırmış ve aynı tarihten 1950 yılına kadar da
Cesare Pavese
Cesare Pavese
yazmış. İki kitapta günlük tarzda yazılmış olsa da içerik olarak birbirinden apayrı iki kitap bence. Pessoa insan psikolojisini felsefi yönden çözümlemiş daha çok Pavese ise edebiyat ve sanat hakkında ki entellektüel birikimini yazmış. Bu yüzden sakin kafa ile okunması lazım kitabın çünkü çok yoğun bir dili var ve tam okuma yapmanız için de iyi bir edebiyat birikiminiz olması gerekiyor.
Homeros
Homeros
'un
İlyada
İlyada
ve
Odysseia
Odysseia
destanlarından çokçana bahsediliyor,
William Shakespeare
William Shakespeare
'in tragedyalarını nasıl yazdığından, sonelerinde kullandığı dilden hatta
Fırtına
Fırtına
isimli kitabını beraber yazdığı
John Webster
John Webster
'in tragedyaya nasıl zarar verdiğini ve hangi olayların Shakespeare tarafından hangilerinin Webster tarafından yazılmış olduğuna kadar araştırmış, okumuş olması beni çok şaşırttı doğrusu. Biz günlük deyince sabah kalktım elimi yüzümü yıkadım teyzemlere gittik gibi şeyler gelir akla Pavese Yunan mitolojisinden, Platon'dan, Voltaire'den, Vergilius'tan şiir ve düzyazı arasında ki anlatım farklarından okuduğu sanat ve kültür kitaplarından bahsetmiş. Kısa kısa notlar almıştım okurken dikkatimi çeken onlara da biraz değinmek istiyorum. Sayfa 162'de
Marcel Proust
Marcel Proust
için "Belirlenimci tutku labirentine duyulan ayrıntıcı ve boşboğaz ilgi" diye bahsetse de daha sonra başka kitaplarını da okumuş olacak ki okuyucuyu düşünmeye sevk eden yazarları severim dediği kısımda
William Faulkner
William Faulkner
ve
Marcel Proust
Marcel Proust
' u örnek gösteriyor. Benim de sevdiğim bir yazar olan
Daniel Defoe
Daniel Defoe
hakkında sürekli övgü ile bahsedip tek kahramanın geçtiği bir hikayede dahi konuyu dramatik yapabilir diyor
Robinson Crusoe
Robinson Crusoe
kitabı için ve bunu büyük bir yetenek olarak açıklıyor. Sürekli
Jean-Jacques Rousseau
Jean-Jacques Rousseau
kitaplarından alıntılar paylaşmış ve varoluşsal felsefe, analitik ve kıta felsefe hakkında ki düşüncelerini belirtmiş. Ayrıca felsefe konusunda ki hakimiyetine ve felsefe yazarlarının görüşlerine katılıp katılmamasını dahi mantık çerçevesinde yapabilmesi ne kadar okuyan, farklı görüşlere saygısı olan entellektüel bir kişilik olduğunun kanıtı bence. Pavese bir yayınevinde çalıştığı için haliyle entellektüel yazarlarla çevresi çok iyi ve onlarla kendisini sürekli bir kıyas içinde görüyor. Hatta sürekli
Charles Baudelaire
Charles Baudelaire
şiirleri ile kendi şiirlerini kıyaslıyor sayfalar boyunca. Kendisini bir çok yazar ve şairden daha çok başarılı olarak görüyor, bu yüzden bir çok konuda fikir çatışmasına girebiliyor. Sayfa 262'de arkadaşının
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
için doğal bir gerçeklikten yoksun düşüncesini çetrefilli yoldan irdeliyor, bu sözü söyleyen de dönemin İtalya'sının ünlü bir yazarı ancak isim belirtilmemiş söyleyen hakkında. Pavese 1943 yılında kendisini tamamen kitaplara ve yeni yazacağı kitaplar ve şiirleri için taslaklar hazırlamaya veriyor ki bunların meyvesini 1949 yılında alıcak. bkz:
Ay ve Şenlik Ateşleri
Ay ve Şenlik Ateşleri
Yalnız Kadınlar Arasında
Yalnız Kadınlar Arasında
. Ancak 1945 yılında başarısız aşk girişimlerinde bulunuyor ve 2 defa intiharın eşiğinden dönüyor. Artık 1949 yılında saydığım kitapları yayınladıktan sonra tüm edebiyat çevrelerince tanınan bir yazar ünvanını alıyor ve bu başarısı İtalya'nın en prestijli edebiyat ödülü olan Strega'yı almasına vesile olsa da yolu Amerika'dan Roma'ya oyunculuk için düşen Constance Dawling ile kesişiyor ve intihara kadar sürükleyecek kendisini bir aşkın peşine düşüyor. Dawling ile sevgili oluyor ve Amerika'nın Hiroşima'ya atom bombası atmasının getirdiği ambargolar ve kısıtlamalar yüzünden Dawling ülkesi Amerika'ya geri dönüyor. Pavese kendisini bir daha göremeyeceğini düşünerek sıkıntıdan kederleniyor ve hastalanıyor. Artık sadece hayatını bir daha Dawling'i görebilmeye adıyor ancak bir kaç mektuplaşmadan sonra bir daha kızdan haber alamıyor ve Pavese onsuz artık yaşayamayacağını anlayarak Torino'da bir otel odasında uyku hapı alarak yaşamına son veriyor. Kendi şahsi fikrim böylecesine edebi birikimi olan bir insan nasıl bu kadar karşı cinse hem düşman hem de onlarsız yapamayan bir insan haline gelebiliyor akıl alır gibi değil. Son yazmış olduğu kitaplar sayesinde zaten tüm dünya'da tanınıyor üstüne üstlük yazın ve anlatı konusunda entellektüel birikimi doruklarda, gidip bir kadın için intihar ediyorsun şaka gibi. Son sözlerimi söyleyecek olursam son 3 aydır depresyona girmiş zaten her gün intihar düşüncesiyle yatıp kalkıyor hatta acı artık sabahıda kaplıyor diyor hiç mi arkadaşları farketmemiş bu kötü durumunu da elinden tutmamışlar anlamış değilim. Ayrıca o son 2 sayfa da ki çaresizliğini, mutsuzluğunu, hayattan kendini ne kadar soyutlamış olduğunu iliklerime kadar hissettim, çok üzülerek bitirdim kitabı...
Yaşama Uğraşı
Yaşama UğraşıCesare Pavese · Can Yayınları · 20212,033 okunma
·
508 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.