İnsan zaten bildiği gerçeklerden ne kadar rahatsızlık duyabilir sorusunun cevabı olarak görüyorum bu eseri. Birçok kitapta, filmde işlenmiş konular olmasına rağmen çocuklar üzerinden gitmesi konunun, daha bir derinlik kazandırıyor sanırım. İnsan olarak büyük çoğunluğumuzun en zayıf noktalarındandır çocuklar. Bizim gözümüzde hep en masum, en saf olanlar onlardır. Onların da düpedüz insan olduğunu apaçık gördüğümüz için sanırım bu kadar acıtıyor insanın içini.
"Normal birisinin başka birisini öldürmesi için yani katil olması için psikolojik gerilim sınırı nedir?" sorusu ile başlayan paragrafınız da bana mecazi çağrışımlar yaptı. Öldürmek her zaman fiziksel mi olur? Oscar Wilde'in dediği gibi 'herkes öldürebilir sevdiğini'. Bunu yaparken saklandığımız maskeler de genelde maske olduğunun bile farkında olmadıklarımızdır. Bazen fazla sevgi bile öldürmez mi? Günümüzde işlenen kadın cinayetlerini düşünün. Hangi kadın nefret edildiği için öldürülüyor? Hangi katile sorsanız 'çok sevdiğinden' öldürmüştür. Öyle bir zamanda yaşıyoruz. Hepimiz o adada kapana kısılmış durumdayız aslında. Tezer Özlü'nün dediği gibi biraz da; "Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi."
Kaleminize sağlık, çok güzel sorulara değinmişsiniz.