İyi akşamlar. Hemen herkes, haklı olarak kitabın önce okunmasını söyleyecektir. En önemli sebep insanın hayal gücü nün, tabi ki filmde anlatılanın ötesinde olması. Ayrıca, kitaplar film çekimi maksadıyla senaryoya aktarıldığında çoğunlukla kısaltılıyor. En fanatik yönetmen bile, filminin izlenmesini istiyorsa, bunu yapmak zorunda. Kitap kısa bile olsa anlatılmak istenenler o 2-3 saatlik filme sığdırılamıyor. Bu da kitabın hayranlarının hayal kırıklığına uğramasına neden oluyor. Ama Otomatik Portakal gibi kült olmuş bazı istisnalar da var. Böyle filmler kitaplardan daha fazlasını verebiliyor gibi bence. Çeviri kitaplarda, çevirmen faktörü de giriyor tabi işin içine. Bir de filmleriyle tanındıktan sonra, kitapları çıkanlar var ki onlar zaten fazla bir edebi değere sahip olmuyorlar genellikle. Şu ana kadar bahsi geçen ve izlediğim filmlerden; Otomatik Portakal, Dövüş Kulübü, Ölü Ozanlar Derneği, Sefiller, Fahrenheit 451 izlediğinizde pişman olmayacağınız eserler.. Çoğu kişinin bahsettiği Koku (haliyle) karanlık bir atmosferde çekilmiş ve kitabın kalitesine çıkamıyor. Kızıl Nehirler gibi Grange kitaplarının filmleri de hiç bir zaman kitapları kadar vurucu olamadı..