Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

127 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Yüzyıllar Geçiyor, Kadına Uygulanan Şiddet Bitmiyor!
Sevgili Virginia, seni anlıyor, duygularını paylaşıyor ve yanında olduğumu en başından bildirmek istiyorum! Sevgili Virginia, belki de her şeye rağmen bugünleri görseydin, bir 100 yıl sonra bazı şeylerin daha da değiştiğini ve geliştiğini görecektin. Bu gelişmişliğin yanında zorbalıkları da görecektin… Bundan Dört Yüz Yıl geriye gittiğimizde, bugünlerin hayal bile edilemeyeceğini kesinkes düşünebiliriz. Dünden, bugüne neler oldu, neler yaşandı sevgili Virginia, şimdi bunlar hakkında birkaç kelam etmem gerekecek… Bu incelemeyi Kadınlara, Kendisini Kadın gibi hisseden ve Kadınları Anlayan, Onları Savunan, Birlikte Her zorluğa Göğüs Gerebilecek Herkese İthaf ediyorum... Geçmişe bir yolculuk yapalım, sonra günümüzün merdivenlerinden yavaş yavaş çıkalım… Kadın tüm çağlarda aşağılanmış ve asla öne çıkartılmaması gereken bir cins olmuştur. Burada bahsettiğimiz konu Kadın ve Erkek cinsinden biri olması hususudur. Kitabı okurken bir çok örnek geldi aklıma. Diziler, Filmler, Kitaplar ve yaşadığım olaylar.. İlk önce şunu anlayamıyorum, bizi biz yapan olgu annelerimizdir. Nasıl bir insanlık ki, annesinden çıkmış olmasına karşın kadını hakir görür? Kadını nasıl önemsiz bir varlık olarak kabul eder, nasıl şiddet gösterir, nasıl onu toplumdan uzak tutar. Nasıl olur ki kapalı kapılar arkasında saklanmasına sebep olur? Hangi sebeple onun Tiyatro oyununda oynayamayacağını, kitap yazamayacağını, şarkı besteleyemeyeceğini söyler? Sayın okurlar söyler misiniz, hangi hastalıklı düşünce Kadını işe yaramaz olarak tanımlayıp, ayak işlerine layık görür, hangi mantık onları beceriksiz ilan eder? Bu görüş ve türevlerini savunan herkes kesinkes söyleyeyim hastalıklı bir düşünce yapısına sahiptir. Bunun izahı olmamakla birlikte, tek bir tedavisi vardır: KADIN = ERKEK, ERKEK = KADIN mantığının, o güzel beyninde dalgalanmasıdır… Her sayfada yeni şeyler düşünmeye başladım.. Aklıma ilk olarak Agora filmi geldi… (***Filmi ve Anlatacağım hususları merak etmiyorsanız bu kısmı es geçip, alt paragraftan devam ediniz… ) Roma İmparatorluğu hâkimiyetindeki İskenderiye’de geçen hikaye de bilinen ilk kadın matematikçi, astronom ve filozof olan Hypatia’nın hayatı merkeze alınıyor. Hypatia, bir şeyleri başarmak için uğraşırken ve insanlığa dair yeni keşifler yapmaya çalışırken, hem kendi erkek öğrencileri tarafından hem de etrafındaki erkekler tarafından sürekli aşağılanır. Filmi izlediğinizde sabredemeyeceğiniz bir çok sahne var. Dini unsurlar kullanarak bir kadın toplumda nasıl en rezil duruma sokulur ve linç edilir çok iyi özetleniyor. Dik duran ve kimseye boyun eğmeyen bir kadındır Hypatia.. Bir çok erkek ona saygı duysa da, saygı duymayan ve sırf kadın olduğu için aşağılayan bir kitle ile karşılaşır. Ben filmi izlerken çok sinirlenmiştim. Filmin sonuna doğru ise üzüntü içindeydim. Erkekler, Kadınları sırf kadın olduğu için değil, Kadınlar ile baş edemeyeceklerini bildikleri için bu duruma sokmaktadır. Bunu net olarak görebileceğiniz bil filmdir Agora.. Kesinlikle izleyiniz… Birkaç örnek daha vereceğim birazdan… Örneklere geçmeden önce sorgulamaya devam edelim. Bir kadın neden sadece hizmetçi olmak zorundadır? Bir kadın neden erkek himayesinde köle zihniyetinde yaşamalıdır? Bir kadın neden tek başına, özgürce ayakta durmamalıdır? Neden Kadınların hakları 19. yüz yıla kadar yok hükmündeydi? Bu durumu yıkan şeylerin en başında iletişim araçları mı gelmektedir? Kadınların sesi neden çıkmamış ve bu durumu kabullenmişlerdir? Yoksa kabullenmek zorunda mı kalmışlardır ya da bırakılmışlar mıdır? ...Konumları zorla kabul ettirtilmiştir, çünkü; kadın tek başına dolaşamaz, yoksa arkasından hayal edemeyeceğiniz yaftalar yapıştırılır, eşi ölmüş ya da onu terk etmişse bir de çocuğu varsa erkekler tarafından hemen yollu olarak görülür, ona göre muamele yapılırdı. Günümüzde de benzer şeyler olsa da 1600-1950 yıllarını düşününce daha da sıkıntı bir durum söz konusudur. Günümüzde bir kadın içten çökertilmemiş ve özellikle gücü kaybettirilmemişse, baş edemeyeceği bir durum yoktur. Geçmişin kirli sayfalarında ise bu durum böyle değildir…. ***Filmi ve Anlatacağım hususları merak etmiyorsanız bu kısmı es geçip, alt paragraftan devam ediniz… İkinci örnek olarak aklıma Wonder Woman filmi geldi. DC karakterlerinden biri olan Wonder Woman’ın sinemaya aktarılması harika bir olaydı benim için. Hem kadın süperkahraman olgusunun yerleşmesi hem de kadınların yan rolden kurtulup, biz de güçlüyüz diyebilmesinin anahtarlarındandı… İlk çekilen Wonder Woman’dan sonra Justice League çekildi.. Türkçe Adı ile Adalet Birliği.. İlk solo filme karşılık bu filmde, Batman, Superman, Wonder Woman, Flash ve Aquaman gibi DC evreninin süper "yıldızlarını" bir araya geldi.. Hızlı geçiyorum hemen… Bu iki filmin farkı şudur… Wonder Woman filminin Yönetmeni Feminist Patty Jenkins iken Justice League filminin yönetmeni Zack Snyder’dir. Yani bir erkek yönetmen. Bu iki film arasında yaşanan durum şudur, ilk filminde Wonder Woman gayet usturuplu bir şekilde giyinmiş, zaten amazon un o güzelliğine uygun bir kostüm giymiştir. Yeterince açık bir kostümdür ama doğru dizayn edilmiştir. İlk filmde Gal Gadot’un çekimleri genel olarak bel üstü ve normalken, Adalet Briliği filminde aynı karakter tam tersi daha açık giydirilip, kadrajın bel altına inmesi sağlanmıştır? Bu ne saçmalıktı, bu ne şovmenlikti hiçbir anlam veremedim. Tek verdiğim anlam şu idi, 2018 yılında da olsak, kadınlar daha fazla ilgi çekmek için hala kullanılmaktadır. İki film arasında bu konuda çok değişik durumlar var ama incelemeyi uzattığından değinmiyorum. Tekrar geçmişe dönelim.. Cumhuriyet döneminden önce kadınlara baktığımızda ne görüyoruz? Ben bir şey görmüyorum. Belki birkaç isim ön planda ama onlarda ufak bir kısımda. 1918’lere kadar kaç yazarımız var? 1-2? Kısacası yok denecek rakamlar. Kadınlar yazar mı olacakmış o dönemde tamam tamam gülmeyelim.. Kadınların temel hak ve özgürlüklerini kazanması Cumhuriyet dönemi ve sonrasında olmuştur. Bu nasıl bir rezalettir ki, bir erkek gördüğünde bir kadın arkasını dönüp, yere çömelip başını eğsin ve erkek geçsin.. Bu nasıl biz zihindir ki, erkek önce yürüsün eşi ve kız çocuklar arkadan gelsin, bu nasıl bir mantıktır ki, kadın tek başına çarşıya çıkamasın ? Ülkemiz kadınlarının 1900’ler de ki okuma oranı komiktir. 0,06 gibi bir rakamdır. Yok gibi bir şeydir. Cumhuriyet dönemi sorası neler mi olmuştur? Yazarlarımız, şairlerimiz olmuştur, öğretmenlerimiz ve profesörlerimiz olmuştur, Sinema ve Tiyatro sanatçılarımız, şarkıcılarımız, Bale yapabilen, dans edebilen kadınlarımız olmuştur. Uçak pilotu olmuştur kadınımız.. Köhne bir zihniyetten çıkarılıp, modern dünyanın ilk atılımları olmuştur. O yıllarda Amerika ve Avrupa kıtası bile bu özgürlük kıstaslarına şaşmış kalmıştır. Times’ın o dönemki yayınlarına bakabilirsiniz. İncelemeyi daha fazla uzatmak istemesem de kısacık bir kitap bana yazdırdıkça yazdırıyor. Son olarak değineceğim konular Ölmek İçin On Üç sebep dizisini izleyerek bir genç kızın başına nelerin gelebileceğini, Damızlık Kızın Öyküsünü izleyerek kadınların toplumdaki rolünün ne kadar düşürülmüş olduğunu göreceksiniz. İki dizinin de kitapları mevcut. Damızlık kızın öyküsü dizisini ilk bölümde bıraktım. Ben katlanamadım bu zulme. Kaldıramadım. Devamında neler yaşandı bilmiyorum. Sizler bakıp öğrenebilirsiniz.
Damızlık Kızın Öyküsü
Damızlık Kızın Öyküsü
ve
Ölmek İçin On Üç Sebep
Ölmek İçin On Üç Sebep
(Kitaplar nasıldır bilmiyorum ama diziler fazlasıyla ders verici ve toplumun kadına bakış açısını fazlasıyla gösteriyor.) Daha fazla örnek tabi ki verilebilir ben bunları seçtim. Ema Watson’ı da özellikle takibe alın. Sense8 dizisini izleyerek dünya görüşünüze biraz fark katıp, Black Mirror ile kendinize güzel dersler çıkarabilirsiniz. Yaptığım eleştireler ve söylemler yaşanmış ve yaşanan şeylerdir. Kadın her zaman toplumdan uzak tutulmak istenmiştir. Kadın küçük görülmüş ve beceriksiz olarak lanse edilmiştir. Hayır kadın bunların hiçbiri olmamakla birlikte çok daha fazlasıdır. Her iki cinsin tabi ki iyi ya da kötü insan türleri mevcut bu durumları konumuzdan ayrı tutuyorum. Son olarak diyeceğim şudur ki; Geçmişi, geri giderek değiştiremezsiniz. Geleceği umarak ya da ümit ederek şekillendiremezsiniz. Yaşamamız gereken ne ise şuan yaşadıklarımızdan ibarettir. A’nı yaşayanlar ne geçmişte kalır ne de geleceğin hayalini kurar. Hayatımızın asıl manası tam olarak şuandadır. Bugünden şekillenmedikçe yarının hiçbir önemi yoktur. Geçmişi ders alınacak bir yapı olarak düşünüp, yarın için bugünden harekete geçmeliyiz. Cins ayrımı, ten rengi ayrımı yapmamalıyız. Hepimiz bu dünyanın İnsanlarıyız.. Bunu unutmamalıyız.. Kadın yardıma muhtaç değildir. Kendi başının çaresine bakabilir. Biz erkeklerin yapması gereken tek şey, kas gücüne güvenerek onları sindirmeye çalışmamalıyız. İnanın beyler, beyin gücü kas gücünü yener… ;) İncelememi sonlandırıyorum.. ve güzel bir söz ile sizlere veda ediyorum… “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” ~Mustafa Kemal Atatürk Kitabı şiddetle tavsiye eder, iyi okumalar dilerim….
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir OdaVirginia Woolf · İletişim Kitabevi · 202137,7bin okunma
··2 alıntı·
2 artı 1'leme
·
18,8bin görüntüleme
CEYLAN okurunun profil resmi
Bayıldım. Teşekkür ederiz :)
Murat Ç okurunun profil resmi
Ne demek rica ederim.... :)
Esther. Sema okurunun profil resmi
Beni en çok üzen şeylerden birisi bu ayrımcılığı dile getirip eşitliği savunan herkese feminist denmesi ve aslında feministliğin tanımını dahi bilmeyen kişilerin feministliği erkek düşmanlığı olarak nitelendirmesi. Emeğine sağlık doyum verici bir incelemeydi yine :)
Murat Ç okurunun profil resmi
Kadın'ı anlamakta zorlanan hatta anlayamayan kişilerin kavramları anlamasını bekleyemeyiz sadece umabiliriz. :) Rica ederim ne demek.. Yorumun için teşekkür ederim. :)
Filiz Taşcı okurunun profil resmi
Ben de tesekkur ediyorum güzel incelemeniz için . Yüreğinize sağlık.
Murat Ç okurunun profil resmi
Rica ederim Filiz Hanım bu güzel düşünceniz için. Sizlerinde yüreklerine sağlık, teşekkür ederim okuduğunuz ve yorum yaptığınız Için.
FatmaYıldız okurunun profil resmi
Hypatia ne güzel ama acı bir örnek.. M.S 300' lü yıllarda yaşamış matematikçi, fizikçi, bilime sayısız katkıları olmuş muhteşem kadın, bilim insanı ve ne yazık ki döneminde parçalanarak öldürülmüştür. İncelemede bahsi geçen her şeye hiçbir detayı kaçırmaksızın dikkat kesilmek gerek bir kadın gözüyle. Bu incelemeyi belirli aralıklarla paylaşmak gerek. İyi okumak anlamak gerek. Eline, yüreğine, zihnine sağlık kardeşim. Sana saygım zaten malumdu bu inceleme ile devasa boyutlara ulaşmış durumda...
Murat Ç okurunun profil resmi
Bu güzel yorumun ve içtenliğin için teşekkür ederim. Tarihe olan merak, aynı zamanda dönemin insan ilişkilerini de öğrenmeye sevk ediyor. Dünyanın neresine baksak, kadın konusunda sıkıntı olduğunu görüyoruz. Yıl 2019, yer Hollywood. Başrolde oscarlı erkek bir oyuncu olunca örneğin ücreti 50 Milyon, oscarlı kadın bir oyuncu olursa 20 Milyon. Sebep, kadın ve erkek ayrımcılığı. Hala çözülebilmiş değil. Bir yasa ya da kanun değil ama durum bu. Ülkemizin yakın geçmişi ise, son 100 yıllık Avrupa ve Batı'ya fark atar. Cumhuriyet'in kadına sunduklarını, ne Avrupa ne Batı sunamamış. 1950lerden sonra, Amerika daha da geç. Amerika da kadın dendiğinde, evinde çocuğa bakması gereken bir cins olarak bakılıyordu. Kanunu var bunun. Kadının çalışması, erkeklerin işsiz kalması olarak yorumlandı. Kadın erkek eşit değil deniyordu. Bak 1500 den değil, 1950 Amerikasından bahsediyorum. :) Bunların hepsi birilerinin mahkemeye taşıması ile emsal kararlardan bugüne gelebildi Amerika. Ülkemiz ise Cumhuriyet ile bataklıktan aydınlığa çıkmasına rağmen bu konuda geriledi. Günümüzde yaşananlar hepimizin malumudur. Tekrardan teşekkür ederim.
Gülşen Hamza okurunun profil resmi
Harika bir incelemeydi. Düşüncene, mantığına sağlık keyifle okudum :) Bu sıkıcı karantina günlerinde kuzenlerle kitap kulübü kurduk ve bitirdiğimizde konuşmak üzere skypeta konuşmaya karar verdik. Hem düşüncelerimizi paylaşmış hemde birbirimizi görüp sohbet etme fırsatımız olacaktı. İlk kitabımız bu. Henüz başındayım. Yorumunla güzel bir kitap seçtiğimizi bir daha anladım.
Murat Ç okurunun profil resmi
Okuduktan sonra üzerinde uzunca konuşabileceğiniz bir kitap. Hem dönem hem de kadın üzerine oldukça net ifadeler var bu kitapta, bugünden 120 yıl önceye baktığımızda değişen, bir o kadar da gelişmeyip daha da kötüleşen şeyler olduğunu görüyoruz. Bunların üzerine iyi bir sohbet sizi bekliyor. :) Yorum için ben teşekkür ederim, iyi okumalar dilerim.
Medine okurunun profil resmi
İncelemeniz şahaneydi. Kadınların aşağılanmasını ben de hazmedemiyorum ve bu duruma kadın olduğum için çook daha fazla üzülüyorum, sinirleniyorum. Erkek ismiyle kitap yazan kadınlar varmış zamanında! Öğrenince şok olmuştum. Avrupa deyince çoğunlukla akla medeniyet gelir. Pehh, medeniyetmiş! Pabucumun medeniyeti! 19. yüzyıla kadar kadın yazarlar kimliklerini gizlemiş. 19. yüzyıl her ne kadar kadın yazarların dönemi olsa da azınlıktılar bana kalırsa. Kadınların ikinci planda olduğu dönem/dönemlerde Virginia Woof ve onun gibi yazarları kadın olduklarını saklamayıp cesaretli oldukları için kutlamak gerek.
1 önceki yanıtı göster
Murat Ç okurunun profil resmi
Evet ne kadar üzücü değil mi.. Erkek adıyla yazmayı bir kenara bırakalım, erkek gibi giyinip kendilerini o şekilde davranmak zorunda hisseden kadınlar da olmuş. Avrupa medeniyet ile eşit anlatılamaz. Avrupa'nın zorbalıkları daha çoktur. Cumhuriyet döneminden ders almıştır Avrupa. Kadın Avrupa da kaç yılında hürmet görmeye başlamıştır.. Virginia ve onun gibilerin bugüne katkısı ne ise, bugün yapılacak şeylerin de yarına katkısı fazlasıyla olacaktır. Yorum için teşekkür ederim..
5 sonraki yanıtı göster
Metin T. okurunun profil resmi
Aktarmada imkan boldur. Yazar istesin yeter ki. Anlatır mesela. Çok eskidir ama vurucudur.Aşırısı bıktırır. Görmek ister okur. V.Woolf göstermeyi seçenlerin en birincisidir. Az anlatır, çok gösterir o. Ama görmek lazım gelir. Siz de görenlerden misiniz? Anlatanları da dikkate almanız dileğiyle Muratçığım kocaman bir teşekkür.
Murat Ç okurunun profil resmi
Metin abi değerli yorumun için teşekkür ederim. V.Wolf dönemi de analiz ederek çok güzel bir yorum katmış. "Bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler." derken ne kadar haklı değil mi? Özellikle dönem filmlerine baktığımızda bunu net olarak görmekteyiz. Bir kadın karakter ön plana çıkarılmıyorsa daha da belirgin oluyor. Kadın silik bir karakter görevi görmüş hep. "İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı." Bu alıntı yine dönemi anlatıyor. Kadın yazarlar takma erkek adları kullanarak kitap basmıyor muydu? Tekrardan teşekkür ederim Metin Abi.
Kaan okurunun profil resmi
Harika bir inceleme olmuş Murat, eline sağlık! Agora'yi izlerken ben de aynı hisleri duymuştum. Ve "Cumhuriyet'ten önce kadın hakkında ne görüyoruz? Ben hiçbir şey" pasajini okuyunca güldüm. Gülmemin sebebi sana yüzde yüz hak veriyor olmam ve trajik durumumuzu düşünmemdir, yanlış anlama. Bazen insan sadece komik şeylere gülmüyor hayatta, bir nevi kendini motive etmek için, zorluklar karşısında devam edebilmek için savunma yöntemi olarak ve elinden bir şey gelmediği konularda ve absurdluklerde gulebiliyor. Sözün kısası biraz geç gördüm incelemeni, cok başarılı ve yerinde tespitler ve film önerileriyle zengin bir yazı olmuş.
Murat Ç okurunun profil resmi
Merhaba Kağan, teşekkür ederim iltifatların için. İnan yanlış anlaşılacak bir şey yok, cidden bakınca bir şey göremiyor insan. Dünyada ki kadın yazarların bir çoğu geçmiş dönemde erkek adlarıyla kitap yayınlamış, kadın böyle bir duruma getirilmiş ya da gelmiş. Günümüzde dahi, erkeğin egemen olmasını isteyip, ne derse boyun eğen ve bunu normal karşılayan kadınlar var. Mantık almıyor ki, iki cins insandan birisi ne hakla böyle bir üstünlük kuruyor ya da buna özellikle çalışıyor. Geç değil, görmen gereken gün, bugünmüş diyelim. :) Seninde ağzına sağlık, teşekkür ederim yorumun için.
b okurunun profil resmi
Yaklaşık 3 yıldır kitaplığımda duran ve gariptir ki arkadaşlarımın sıkıcı bulmasından dolayı bir türlü okumadığım, ön yargılı olduğum bu kitaba okuma hevesi geldi, incelemeyi görünce. Not: okuduğum en uzun inceleme :))
Özlem okurunun profil resmi
Bu kitabı okurken Woolf gibi bir güçlü kadının bile hislerindeki kötümser bakış açısını görmek içimi acıtmıştı. Hayatına intiharla son vermesi duyarlılığının ve açmazının büyüklüğünün kanıtıydı. Öte yandan Agora filmini hatırlatmanız beni tekrar filme götürdü. Filmde Hypatia'nın ölüm sahnesini hatırladım ki gerçek hayatta derisinin istiridye kabuklarıyla canlı iken soyularak öldürüldüğü düşünülürse film yumuşak bile kalıyor yaşanan işkenceler karşısında. Emeğinize sağlık...
Murat Ç okurunun profil resmi
Film beni gerçekten çok üzmüştü. Uyarlama olduğunu düşünürsek gerçekte yaşanan acıyı anlayabilmemizin veya hissedebilmemizin imkanı yok. Woolf ün o dönem itibariyle yazabileceğinin sınırlarını zorladığını düşünüyorum. Yorumunuz için teşekkür ederim.
28 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.