Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
Dil Belası
Bu kitaptan sonra diyeceğim şu: Görmedim, duymadım, bilmiyorum. Çünkü gördüğümüzü, duyduğumuzu, bildiğimizi, bilmediğimizi dilimize havale ederken çok ince bir çizgideyiz. Küfür, gaflet, kul hakkı vs.
Gazali'nin anlatımını her zamanki gibi uç boyutta buldum. Onun anlattığı gibi yaşayabilecek bir insanoğlu var mı bu dünyada bilmem! Ama daha dikkatli olmam açısından bana katkısı çok oldu. Dil belasından uzak durabilmek duasıyla...
Sevemedim...
kitap hakkında hiçbir olumsuz yorum görmedim, duymadım, bilmiyorum fakat ardı ardına çok iyi fantastikler okuduğumdan mı, yoksa kitap gerçekten bana hitap etmediğinden mi bilmiyorum pek sevemedim. ana karakterimiz alosa her fırsatta "şöyle iyiyim böyle harikayım öyle ateşliyim" gibi mesajlar vermekle kalmıyor, direkt bunu dile getiriyordu ve bu cidden itici geldi bana. bazı kurgu kitapların ortak sorunsalıdır; ana kızın inanılmaz güzel, becerikli, çekici olması ve kitaptaki herkesin bunu gözümüze sokmaya çalışması. bir yerde kitabı fırlatıp kusacaktım neredeyse. erkek karakter de kızı ilk gördüğü andan itibaren güzelliği için yatağa atma peşindeymiş. ve buna ölüp bitenler gördüm... her neyse onu da sevemedim ilişkileri de pek yavandı şahsi fikrimce. kurgusu çok dümdüzdü. belki rsye girmişimdir ondan sevememişimdir diyorum da yok yani vallahi dümdüz. emeğine elbette lafım yok sonuçta birisi bu kitap için vakit harcamış özenmiş ama dediğim gibi bana hitap etmiyor.
Görmedim, duymadım, bilmiyorum.
Bu kadim öğretide anlatılan aslında; '' Kötüyü görmem, güzeli görürüm.Kötüyü duymam, güzeli duyarım. Kötüyü bilmem, iyiyi bilirim''dir.
Çok beğendiğim bu hikayede,' 'emin olmadan hiç bir önyargıda bulunma' 'mesajı öyle güzel anlatılmış ki, bazen olaylar görüldüğü gibi olmuyor ve önyargıda bizi yanlış yola götürebiliyor.
Bakış açısını değiştirme vakti gelen yüreği çocuk kalan ve gelişime her daim açık büyüklere ve dünyayı yeni keşfetme arzusu ile yanan çocuklara güzel bir rehber.
“Üç bilge maymun Japonya-Nikko’da bulunan ünlü Tosho-gu Shrine Tapınağı’nın kapısının üstünde yer alırlar. 17. yüzyılda Hidari Jingoro tarafından yapılmışlardır. İnsanoğlunun yaşam döngüsünü anlatırlar. Bu üç maymunun adları Mizaru, Kikazaru ve Iwazaru’dur. Yani görmedim, duymadım, bilmiyorum. Ancak 4. bir maymun vardır. Onu kimse bilmez. Adı Shizaru’dur. Kötülük yapmadım demektir.”
Kitapta 4. maymun katilinin intikam hikayesini okuyoruz. Kötülük yapan adamların sevdiklerini kaçırarak onlara işkence ederek öldürür. 6 yıldır yakalayamadıkları katili bir an önce bulmak zorundadırlar.
Katilin konseptini beğendim ama kitabı beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Bunun başlıca bir nedeni kitabın anlatmak istediği kısımlar. Kitap bize aynı anda birden fazla karakterin yolculuğunu anlatıyor. Hem Porter’ı okuyoruz hem de hikayede yeri önemli olan diğer bazı karakterleri. Bu noktada işte şunu diyebilirim ki bence kitabın en az yüzde yirmilik bir kısmına kitabın aslında ihtiyacı yok. Özellikle geçmişi okuduğumuz kısımları ve karakterlerden birine ait olan kısımlar, kitapta olmayabilirdi.
Bu yüzden kitabı, bir soruşturmayı tüm açılardan uzun uzun okumak isteyen insanlara öneriyorum. Yalnızca katili kovalayan polisin tarafından değil başka açılardan da hikayeyi takip edip olayı olabilecek tüm perspektiflerden takip etmek isteyen insanlar için güzel bir polisiye 4. Maymun. Ana karakterle pek bağ kuramamış olsam da katili okumaya değer buldum, dediğim gibi, konsept olarak fena olmayan bir kitap.
Meksikalı Devrimci Bir Biftek Boksör
Genel olarak bir kitap alırken veya seçerken çevremizden aldığımız öneriler veya 1k platformu gibi takip ettiğimiz yerlerden fikirler yürütür alırız. Ben bazen ismini duymadığım klişe olmayan kitap alıp okumayı severim.
Modern kitaplar dizisinden olan 'Bir dilim biftek' bu olaya dahil oldu. Baktım garip bir kitaba benziyor duymadım görmedim bilmiyorum hemen aldım. İsmi bile garip "Bir Dilim Biftek".
Jack London'un farklı senelerde yayınladığı iki öyküyü günümüzde tek bir kitaba dönüştürülerek oluşturulmuş ve okumaya sunulmuşur. (Bir dilim biftek-1909/Meksikalı-1911)
Kitabı çok çok beğendim. Her okurun istediği tarz olan akıcı anlaşılır olmasıyla sayfaların hızlı hızlı çevrilerek bir sonraki sayfayı merakla okuması. Zamanı olan tek okumada bitirebilir iki öyküyüde.
Jack London boksa yönelik sevgisi olması, o yıllardaki boks maçlarını takip etmiş bilindik bazı boksörlerle amatörce ringe çıkması içindeki sevgiyi iki öykü olarak kağıda dökmesine vesile olmuştur. Bunun yanında o yıllarda yaşana ABD-Mesika olaylarını, devrimci kan akışı olaylarını, baskınları, katliamları ve en bilindik yapılan BEYAZ-SİYAH çekişmelerini o yıllarda gerçekten spor dallarında ve boksör olarak zencilere karşı bir yadırgama ön plana çıkmasının istenmemesine dair olayların yaşanmasını görerek etkilenmesi sonucunda bu öyküleri yazıldığı düşünülüyor.
Böyle kitaplara ben çerez diye benzetiyorum.
Bir çay molası yanında çerez gibi okunur.
İyi günlerde, bol okumalarla kalın.
Özgür Olduklarını Sanıyorlardı
Milton Stanford Mayer, 1908 - 1986 yılları arasında yaşamış gazeteci ve eğitimcidir. Gazete ve ajanslarda muhabirlik ve yazarlık haricinde, Benjamin Franklin Gazetecilik ödülünü de kazanmıştır. Mayer, 2. Dünya Savaşı sırasında ise vicdani retçidir. Lakin savaş bitiminde Almanya'ya gider ve orada Alman ailelerle beraber yaşayarak,
Gereksiz yere abartılmış bir kitap. Ayrıca bir kulübe lafıdır gidiyor. Çok sıkıldım. Aile de bir şeye benzemiyor zaten, yani "bunca yıl senin zorun ne niye görüşmüyorsun bizlerle" diyen yok. Aile içi taciz ve tecavüz olayı tuhaf bir şekilde anne tarafından 'duymadım, görmedim, bilmiyorum'a' bağlanmış. Onca yıl sonra da konu miras paylaşımı. Al hepsi sizin olsun deyip çık işin içinden. Çok gereksiz yere uzatılmış.
Öncelikle kapak tasarımından dolayı bana fantastik olduğunu çağrıştırdı ama okuduktan sonra öyle olmadığını anladım. Bir de yazarcım sen bizden ne istiyorsun ya niye bizi ağlatıyorsun? Dram ağırlıklı bir kitaptı gerçi ama niye ya niye . Duygudan duygusa sürüklendim ağladım, hüzünlendim, sevindim, umutla doldum. Hayatın içinden bir çok olay okuduk
Çok geç kaldığım bir kitap daha ekleyelim listeme. Her seferinde neden okumadın diye kızdım. Kitabın beğenilmeyecek hiç bir tarafı yok zaten. Dünyada yaşanılan bir çok yer, toprak davasını bu sefer hayvanlar üzerinden insanlar yerine konularak yazılmış.
Hayvan çiftliği önce hayvanlar tarafından isyanla ele geçiriyorlar tam mutlu bir hayat yaşayacaklarını düşünüyorlardı. Öyle de oluyor. Ya sonrası... Yazdıkları kurallar teker teker unutuluyor. Görmedim duymadım bilmiyorum oynanıyor. İnsanlara benzemek istemiyorlar ama yine insanlar gibi hareket ediliyor.
"Sevda Sokağı Komedyası"
Nispeten okuduğum diğer eserlerine göre farklı ve edebi anlamda zayıf bir eser gibi geldi “Sevda Sokağı Komedyası” (bana göre). Ben tıpkı bir “Sinekli Bakkal” efsanesi gibi nefis bir insan çeşnisi çıkacağını düşünürken dediğim gibi daha zayıf karakterler karşımdaydı. Aslında isimden dolayı da (komedya) daha eğlenceli bir öykü okumayı
