İyi değiliz gözlük bak durmadan
kırmaya çalışıyorlar bizi hiç iyi
değiliz iki gözüm, bende can, sende cam
bırakmadılar, daha kırılacak ne varsa bizde,
gözlüğü olmayanlar çok mu acımasız oluyor
ne, çekip alıyorlar seni gözümden, öyle
çok eziliyoruz ki gözlük, sen bensiz kırık,
ben sensiz karanlık, nerde insanlık
bizi bu kadar
G Ö Z L Ü K
İyi değiliz gözlük bak durmadan
kırmaya çalışıyorlar bizi hiç iyi
değiliz iki gözüm, bende can, sende cam
bırakmadılar, daha kırılacak ne varsa bizde,
gözlüğü olmayanlar çok mu acımasız oluyor
ne, çekip alıyorlar seni gözümden, öyle
çok eziliyoruz ki gözlük, sen bensiz kırık,
ben sensiz karanlık, nerde insanlık
bizi bu
“ Nurtopu gibi bir gastrit annesi oldum sen sev diye, gözlüğüm kırıldı sen sev diye,ayak parmağım çatladı sen sev diye , düştüm kaldım sen sev ,kalktım yürüdüm sen sev ,geri döndüm durdum seni sev diye. “
Böylece her şey yoluna girdi. Ve biz tekrar, hatta eskisinden daha kuvvetle günün adamı olduk. Babacanca hâllerim halkın hoşuna gidiyordu. Acayip mazim, icat kabiliyetim, açık kalbim her gün bir kere daha övülüyordu. Hiçbir topluluk yoktu ki bulunmam istenilmesin! Doğrusunu isterseniz ben de bu şöhretin tam tadını çıkarmaktan hiç çekinmiyordum. Gözlüğüm, şemsiyem, hiçbir zaman yerine tam oturmayan şapkam, biraz bol kesilmiş elbiselerim, babayani hâllerim, hülâsa elimdeki tesbihe varıncaya kadar her şeyim bu muvaffakiyeti besleyecek şekilde tanzim edilmişti. Gittiğim her yerde etrafım çevriliyor, her meselede fikrim soruluyordu. Umuma ait ölçüleri hiç rahatsız etmeyecek şekilde yaşadığım için seviliyordum.
Sizin yolunuzu istemiyorum ben
Kendi gözlüklerimden bakmak istiyorum dünyaya
Ne kadar iyi olduğunu değil
Ne kadar kaldığını öğrenmek istiyorum
Güneşin ne kadar iyi ısıttığı
İlgilendirmiyor beni artık
Ya da daha büyük olması sizin yaptığınızın
Üç beş lafla yıkılacak kadar
Kırılgan olmayan bir ülke istiyorum
Aynı şeyleri duymak her akşam
Aynı renkleri görmek rüyamda bile
Aynı aptal insanları yaşamak
Yoruldum artık
Açabilmek istiyorum gözümü korkusuzca
Konuşmak kanımın aktığı gibi
Kavga etmek istiyorum sadece kendim için
Adalet istiyorum
Kızkardeşim, sevgilim, annem için
Düzgün bir hayat istiyorum
Hepiniz için
Sizin yolunuzu istemiyorum ben
Kendi gözlüklerim yeter bana
İpek ve Bakır'ı okurken aklımda bilmediğim bi' melodi döndü durdu. Kim bilir bunu ya ben uydurdum, ya da bi' şeylerin anısı bu öykü kitabıyla bağdaştırdı beni.
Bu kitap Tomris Uyar'ın 1965-70 yılları arasında yazdığı on yedi kısa öyküden oluşuyor. Ben meraklı biriyim, kitabın ta en arkasındaki sonu Tomris Uyar'la biten, italik "Sonsöz
Gözlüğüm olmadı mı ne güzel yaşıyorum,
Tabelaları görmüyor bilmeden geniziniyorum.
Yolda bir yabancı arkamdan sesleniyor
Sonradan yabancı olmadığını anlıyorum.
Görmemezlikten geliyor, duymamış gibi kaçıyorum.
Arabanın içinde adam
Benim yolun ortasında olmama kızıyor
Pek muhtemel gözünü kaşıyor,
Tüm bunlar oluyor bitiyor.
Birinin omuzuna çarpıyorum
Kaşları çatık anlıyorum
Ordan da kaçıyorum hemen
Etiketleri okuyamıyor
Resimleri seçemiyorum
Yüzlerce suret
Yakınıma gelince anlam kazanıyor
En azından kimseyi kişisel yargılamıyorum.
Dünya "Cehennem" dir diyip
Ahmet Arif okumaya devam ediyorum...
"Gerçekleri kendi ufak, tozpembe gözlüğümün ardından görmeyi seçmiştim.
Ve sonra ansızın, sanki gözlüğüm yüzümden düşüvermiş ve dünyayı o sersemletici siyah-beyaz hâliyle görmeye başlamışım gibi, ne yaptığımı fark etmiştim."
İyi değiliz gözlük bak durmadan
kırmaya çalışıyorlar bizi hiç iyi
değiliz iki gözüm, bende can, sende cam
bırakmadılar, daha kırılacak ne varsa bizde,
gözlüğü olmayanlar çok mu acımasız oluyor
ne, çekip alıyorlar seni gözümden, öyle
çok eziliyoruz ki gözlük, sen bensiz kırık,
ben sensiz karanlık, nerde insanlık
bizi bu kadar kırmasalar, di’ mi