Göz yaşım sel olmuş, olsun varsın ey!
Umudum yel olmuş, olsun varsın ey!
Sevenin sevdası işte böyle şey!
- Yalnız bugün değil, burda, her yerde
Gülümse ey gönül, gülümse derde.
Elbette çekilir bu kara sular
Yarınlara kalmaz bu tel, bu duvar
Gün doğmadan önce, bak neler doğar
- Olmasın gözünde yeisten perde
Gülümse ey gönül, gülümse derde.
Sen haklısın elbet, hak senden yana
Hakkı gören gözler bak senden yana
Yeşil senden yana, al senden yana
- Madem kahramanlık, mertlik var serde
Gönlünü ver gönül yıkan bu derde.
Ulvi GÜNDÜZ
Meşhur bir özdeyiş vardır: Dünün güneşiyle bugünün çamaşırı kurutulmaz! Peki
yarının güneşiyle bugün aydınlatılabilir mi? Evet, aydınlatılabilir. Çünkü dünün güneşi batmıştır, bugüne çağmaz, ama yarının güneşi daha doğmamıştır ve elbette “Gün doğmadan neler doğar.”a dair ümit insanı umutlandırabilir.
Bunun en güzel örneğini Mehmet Âkif’in, İstiklâl Marşımızda da yer alan şu
mısralarında görürüz: Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın/Kim bilir, belki
yarın belki yarından da yakın! Bu ifadeler, bugünü yarına ısmarlayıp yatanlar
için değil, bugün olmadı diye ümitsizliğe kapılmayıp var gücüyle savaşanları
hakikatlemek için söylenmiştir.
Aşk can veren bir ateş, ruha ölümsüzlük üfleyen bir nefes. Aşk tamamlıyor insanı, aşk kapatıyor eksiğini. Aşkta var hayat, aşkta var can. Aşkta yok olana açıyor kollarını aşk. Beklesen de beklentisiz olacaksın diyor. Seviyorsan ayrıysan da sadık kalacaksın. Dualarında dahi maşukun adını evvel zikredeceksin. Sevdiğine dua ettikten sonra kendine de etmişsindir. Kırmayacaksın, incitmeyeceksin diyor aşk, kanatlarım vardır konduğum gibi uçmasını bilirim diyor. Kıymetini bilemiyoruz aşkın bu yüzden de ayrılıklar bu kadar yakıyor ruhumuzu. Gün doğmadan neler doğar'a sığınıyor, ümit hep vardır diyerek teselli buluyoruz. Kim bilir belki de avunmak için söylenmiş bir söz değildir yalnızca.