İnsanların ruhunu hiç tanımaya çalışmadan, sırf fiziki görünümlerine göre karar verenler elbet fazlasıyla yanılıyorlar. İnsanlar parayı bastırdıkları takdirde, her bir yerlerini güzelleştirebiliyor. Ama ruhlara estetik yapılamıyor şükürler olsun. Yüreğin güzelliği, ruhun güzelliği her şeye bedel... Dünyanın en güzeli diye düşündüklerimiz konuşmaya başladığında bilgisizlikleri ya da fikirlerinden dolayı hilkat garibesi gibi görünmeye başlayıveriyorlar gözümüze veya aslında çok da güzel olmayan biri tatlı diliyle sevdiriyor kendini. İşte bu yüzden önyargıyı yok edip Einstein'i da mutlu ediverdim, ruhu azaptan kurtulsun. Çünkü en üzüldüğü şey, atomu bile parçalamamıza rağmen önyargıyı yok edemeyişimizmiş.
Afrika sahillerine içinde Roma askerleriyle dolu yüzlerce kayık yanaşmıştı. Açık denize demirledikleri gemileriyle Afrika Kıtası’na bu ıssız ve sakin koydan girmeyi planlıyorlardı.
En öndeki kayık Sezar’a aitti. Tüm kayıklar sahile yanaşıp çevrenin güvenliğinden emin olduktan sonra Sezar kayığından tüm ihtişamıyla ayağa kalktı ve bu önemli an için askerlerine konuşma yapmak üzere kayıktan inmek istedi.
Fakat o an beklenmedik bir şey oldu. Sezar’ın ayağı kayığın bir köşesine takıldı ve Sezar binlerce askerin önünde yere kapaklandı. Büyük bir ordunun komutanı olarak askerlerinin gözünde küçük düşmeye hiç niyeti olmayan Sezar hemen sahilin kumlarına sarılarak,
”Ey Afrika! Sonunda sana sahip oldum ve asla bırakmaya niyetim yok!” diyerek kumları öpmeye başladı.
Kırılmaktan kırmaktan korkmadan ifade etmelisin ki; insanlar senin farkına varabilsin. Başka türlü sen dünyanın en güzel çiçeğini içinde yetiştiriyor olsan da insanlar bunu hiçbir zaman farkedemeyecek..
- Ve hiçbiri konuşmuyordu, hatta üstlerine bile binemiyordun demek, Portuga?
- Evet.
- Oysa çocuktun, değil mi?
- Evet. Ama bütün çocuklarda sendeki gibi ağaçları anlama talihi yoktur. Hem bütün ağaçlar da konuşmayı sevmez.
Sevgiyle güldü ve devam etti:
- Gerçek ağaç değildi bunlar, asmaydı. Sen sormadan anlatayım bari: