Bebekler, meme emmekten başka pek bir şey bilmez. Yeni doğmuş bir arının, yeni doğmuş bir insan yavrusundan daha akıllı olduğunu düşünebiliriz. Bal okullu diye bir şey yoktur ;) ama yine de arı, nasıl bal yapacağını bilir.
İnsan yavrusu ise öğrenir. Milyonlarca şey öğrenecek ve arayı kısa zamanda geçecektir. Arı, hiçbir zaman doğduğunda bildiklerinden daha fazlasını bilmeyecektir. Uçuş tekniğini ya da çiçeklerin taş yapraklarına inmeden önceki yavaşlama şeklini geliştiremeyecektir. Uzaktan en güzel çiçekleri bulabilmek için dürbününü icat edemeyecektir… Arının bilgisi hiç değişmeyecek. Oysa, insanların bilgisi durmadan değişir, gelişir.
Biz insanlar, öğrenmek uğruna inanılmaz zaman harcarız. İlkokul için, lise için, üniversite için 9, 15, 17 yıl harcarız. Yalnızca ana sınıfından lise sona kadar 13 yıl eder, günde yaklaşık 6 saatten hesaplarsak, bu da okulda geçirilmiş yaklaşık 13.728 saat demektir! Sınıfta kaldıysak ya da özel bir eğitim alıyorsak, bu süre daha da fazla olabilir.
Öğrenmek uğruna okul dışında da çok zaman harcarız. Tabağınızdaki eti kesmeyi, yüzmeyi, yıkanmak için sabunu kullanmayı, günaydın demeyi, Bowling oynamayı, krep yapmayı, bağcıkları bağlamayı falan öğrenmek için …
Afrika sahillerine içinde Roma askerleriyle dolu yüzlerce kayık yanaşmıştı. Açık denize demirledikleri gemileriyle Afrika Kıtası’na bu ıssız ve sakin koydan girmeyi planlıyorlardı.
En öndeki kayık Sezar’a aitti. Tüm kayıklar sahile yanaşıp çevrenin güvenliğinden emin olduktan sonra Sezar kayığından tüm ihtişamıyla ayağa kalktı ve bu önemli an için askerlerine konuşma yapmak üzere kayıktan inmek istedi.
Fakat o an beklenmedik bir şey oldu. Sezar’ın ayağı kayığın bir köşesine takıldı ve Sezar binlerce askerin önünde yere kapaklandı. Büyük bir ordunun komutanı olarak askerlerinin gözünde küçük düşmeye hiç niyeti olmayan Sezar hemen sahilin kumlarına sarılarak,
”Ey Afrika! Sonunda sana sahip oldum ve asla bırakmaya niyetim yok!” diyerek kumları öpmeye başladı.
Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde, "Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler" diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Size güzel duygularla gelen insanların kıymetlerini bilin. O insanlar hayatın size verdiği son şanstır aslında. Eğer sevemiyorsanız bile sırf anlık duygularla boşlukta olduğunuz için hayatınıza aldığınız insanın hayatından çıktıktan sonra onda büyük bir boşluk bırakırsınız.
İyi ya da kötü bir insan olduğunuzu merak ediyor musunuz? O zaman kendinize şu soruyu yöneltin, '' Ben, beni seven bir kalbi sürekli incitiyor muyum? '' cevabınız ''evet''se konu tartışmaya kapalı hale gelir.
Sizin için çabalayan insanların kıymetlerini bilin, çünkü bir daha böyle sevilmeyeceksiniz.
Güzel Gözlü, Burma Bıyıklı Salih'im,
Yeni evlenen bir kişinin gönlü hayat, aşk ve saadet hisleriyle dopdoludur. Bu, en kıymetli bir zamandır. İnsanlar hayatında bu aydınlık ve sevinçli dakikaları ölünceye kadar hep aynı şekilde duygulanarak pek mühim ve hayatı için tarihi bir hadise olarak anıp hatırlar. Sen bunu kendinden bilirsin. Ben bunu
Nisan
8 Nisan
Eşsiz Varvara Alekseyevna,
Dün mutlu oldum, aşırı mutlu oldum, akıl almaz derecede mutlu oldum! İnatçısınızdır, ama hayatta bir kez olsun beni dinlediniz. Dün akşam, saat sekizde, uyandım (biliyorsunuz canım, işten geldikten sonra bir saat kadar uyumayı severim), mumu aldım, kâğıtları hazırladım, kalemi çıkardım, sonra birden,
Şimdi nasıl bir neşe, iyi niyet ve temiz kalple, nasıl bir mutlulukla karşılanacağını düşünerek seviniyor, gülüyor, sonsuz bir memnuniyetle telaş ediyordu.
“Türk müsün? Öyleyse sen ‘O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler,’ diyen o büyük yazarın memleketindensin.”
“Evet,” dedim gururla, “ben Yaşar Kemal’in memleketindenim.”
Günaydın. Umarım bugün güzel şeyler olur.
Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde, "Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler" diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Günaydın. Umarım bugün güzel şeyler olur.
Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde, "Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler" diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
''Günaydın. Umarım bugün güzel şeyler olur.''
Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde, "Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler" diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.