Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Makamını kaybedersen üzülme! Güneş de her sabah doğar ve akşam batar.
İnsanlar, gitgide, istediklerine, dilediklerine inanmakla yetindiklerini, düşünüp tartmayı, ölçünmeyi, olanı biteni görmeğe çalışmayı yavaş yavaş bir yana ittiklerini daha fark etmiyorlardır belki de. Bunun farkına varmağa başladıklarında ise ortalık iyice kararmış olacak. Sabahları güneş yeniden doğar gibi olsa da, ortalık yeniden aydınlanır gibi olsa da, gecenin karanlığı bütün bütün dağılmayacak hiç.
Reklam
"Ben kendimde denedim bunu. Bir yerden bir yere gitmekle kendinden, içindeki o şeyden kurtulamazsın.
Belki de bu doğru değildi. Belki insan giderek yeni şeyler öğreniyordu. Niçin böyle olduğu beni ilgilendirmiyordu. Bütün istediğim nasıl yaşanılacağını öğrenmekti. Belki insan nasıl yaşanılacağını öğrenebilirse, nedenini de öğrenebilirdi.
Ahmaklık budur, sizi sonradan iğrendiren şeyler. Yo, ahlaksızlık bu olmalıydı. Ne kadar da kocaman sözlerdi bunlar. Nasıl da saçma sapan şeyler düşünebiliyordum gece olunca.
Alışkanlık tekdüzeliktir ama iman sürekli tazelenmektir... "Hocam anlayamadım, biraz açar mısınız ?" "Yarın güneş doğar mı ?" "Doğar." "Ama doğmayabilir de " "O da bir olasılık." "Fakat o hep doğduğu için, kimsenin yarın güneşin doğup doğmayacağı konusunda bir kaygısı yok. Güneş ise görevini kusursuz yapar ve her zaman tam saatinde doğar. O yüzden de bu muazzam hadiseye kimse kafa yormaz. Dolayısıyla bunun ne büyük nimet olduğunu da düşünmez. Çünkü güneşin her gün doğmasına alışmışlardır."
Reklam
Bir masal anlatayım Yusuf bak sana. Yusuf benim içimde de masallar uyuyor söz aramızda, hala. Bak Yusuf, sudan çıkan ışıklı bir düş arabası gibi doğuyor ay, işte tam şurada. Hadi sen de çölün öbür tarafında güneş doğar nasıl batar, anlat bana. Bak Yusuf sana ipek bir gömlek aldım, hah şöyle, şu inciyi de takalım saçlarının gecesine. Yumma Yusuf gözlerini, dinle beni. Uykumu esir aldı benim güzelimi. Haydi şu ırmakta ıslatalım saçlarını, gözlerini. Otur haydi dizimin dibine Yusuf, bak şu nar şerbeti senin için, için serinlesin. Canın mı acıdı, ver parmağını öpeyim de geçsin. Yusuf anlatsana, kuyunun karanlıklarında çok mu korktun? Kervanlar getirirken seni çölün bu tarafına çok mu yoruldun? Yusuf, Yusuf, Yusuf, Yusuf...
BENİ DE ÇAĞIR Çileyi koklayıp gül niyetine, Zindana girersen beni de çağır. Sabrı, kanaatı bal niyetine Ekmeğe dürersen beni de çağır. Bazen iki dünya sığar içime, Bazen iki güneş doğar içime. Bazen gam yağmuru yağar içime Sen beni ararsan, beni de çağır. Dostların var ise divanelerden, Göz yaşın aktıysa minarelerden. Binlerce senelik viranelerden Birşeyler sorarsan, beni de çağır Ezelin ezelden öncesi vardı, Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı. Zaman yumağına bizi kim sardı? Aklını yorarsan beni de çağır. Dışarda göz yanar, içerde yürek, Taahhüt ehline tahammül gerek. Mazlum yarasına merhem diyerek Göz yaşı sürersen beni de çağır.
http://www.siirperisi.net/siir.asp?siir=4126
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.