Kızıl veba
#lacklondon dan okumayı severim şimdi ye kadar da beni olumsuz etkileyen bir kitabi ile karşılaşmadım. Kızıl veba kitap okumaya yeni başlayanlar için önerebileceğim.kısacık ama çok güzel bir eser. Aşağıya alıntı olarak konusunu bırakacağım. Ben çok etkilendim. Bir çırpıda okunacak bir eserdir. Keyifli okumalar dilerim.
Alıntı
Jack London, 1912 yılında İngiltere'de London Magazine'de yayımlanmaya başlayan Kızıl Veba yapıtıyla "kıyamet sonrası" edebiyatın öncüleri arasına girmiştir. Nüfustaki, bilim ve teknikteki, ekonomideki sıçramaların büyüsüyle gözlerin kamaştığı bir çağda yazar, uygarlığımızın kırılganlığını anımsatır. Yapıtı milyonlarca insanın doldurduğu şehirlerin ve kırların ıssızlığa teslim oluşundaki hızı bütün çarpıcılığıyla ortaya koyar. Yalnızca nüfusun değil, bilginin, üretimin, hatta dilin yitirilişi, eski uygarlıkla köprü olan bir profesörün gözünden yeni insanlığa anlatılır. Peki yeni insanlık bu ihtiyara kulak verecek midir? Kızıl Veba'da yirminci yüzyılın başından yüz yıl sonrasına, 2010'lar dünyasına bakan Jack London'ın öngörülerindeki keskinlik, kitabı bir klasik olmanın ötesinde, günümüz için hala canlı bir eleştiri kılıyor.
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202032,7bin okunma
... günümüzde insanları düşünmekten alıkoyan bir seri faaliyet ve meşgalelerin müşrik düzenler tarafından niçin teşvik edildiğini daha iyi anlıyoruz. Franco'nun yıllarca halkını yüz binlik beşiklerde arena ve stadyumlarda uyutmasına fırsat veren boğa güreşleri ve futbolun işlevini günümüz Türkiye'sinde başta TV kanalları( aptal kutuları) olmak üzere pek çok vasıta pekala icra etmektedir. Gençliği peşinden sürükleyen moda meşguliyetler(müzik, eğlence,futbolizm, uyuşturucu vb...)beyinleri tefekkürden, okumak, araştırmak, gerçeği bulmaktan alıkoyduğu gibi Kur'an'a muhatap olmaktan da uzaklaştırmaktadır.
Cenab Şahabeddin'in sözü ile "iyiyi iyi anlar, kötüyü herkes", ancak ben şu decadansta bir adım ileri gidip; iyiyi yeterince anlayacak, iyinin seyrelmesi ile beraber kötüye iyi denmesinin, en azından vasat sayılmasının artık devir vasatı olduğu kanaatindeyim. Ortaya bariz çok iyi bilinen bir kötü koyup onun bir parmak dışında kalanın cennet bahçesine koşar gibi kötülükten sıyrılıvermesi, günümüz terazisini, bu tek kefeli teraziyi tarif ediyor. Tartılacak kıymetlisi olanın vay haline.
Amerikalı ağrı uzmanı David B. Morris'in bundan on yıllarca önce "günümüz Amerikalıları acısız bir varoluşu anayasal hak olarak gören dünyadaki ilk nesildir muhtemelen. Acı bir skandaldır," demiş olması boşuna değildir.
...
Palyatif toplum performans toplumuyla örtüşür. Acı bir zayıflık belirtisi olarak yorumlanır. Gizlenmesi ya da optimizasyonla giderilmesi gereken bir şeydir. Performansla uyuşmaz. Yapabilmenin hüküm sürdüğü aktif toplumda acı çekmenin pasifliğine yer yoktur. Günümüzde acı kendini ifade edebilme imkânlarından tümüyle mahrum bırakılmıştır. Sesini kesmeye mahkûm edilmiştir. Palyatif toplum acının canlanarak bir çile (Passion) haline gelmesine, dillenmesine izin vermez.