Mehmet Akif Ersoy
İstiklal marşı yazarımız Mehmet Akif Ersoy… “Kahraman Ordumuza” başlığı ile kurtuluş savaşından çıkmış bir millete bu adla şiirini hediye etmişti. Şiirini safahat adlı kitabına koymamıştı. Bunun nedeni kendine sorulduğunda: “Bu benim değil, milletimin malıdır.” Diyordu. Bu marşı yazan şair, sadece yazmamakla kalmayıp bunu bir
Günümüz koşulları; bizi sürekli,birçok seyde "yetersizlik duygusuyla" esir almış durumda.Ekonomik sistem ,eğitim sistemi ,aile ortamı,sosyal ortamlar ,iktidarlar sürekli bize yetersiz olduğumuzu hatırlatip bizi birbirimizle yarışa sokuyor.Sonuc olarak sürekli bilgiye maddeye sahip olma ihtiyacı doğuruyor.Bunlarin oluşturduğu "superego" bizi o kadar eziyor ki sürekli korkuyla yasiyoruz.Kaygilarimiz birikip bizi esir alıyor.Tum bunlar bizi kontrolden çıkmış olumsuz düşüncelerin girdabina çekip duruyor.Icimizde bir yerde yaşamanın bu olmadığını içgüdüsel olarak hissediyoruz.Yasamak bu kadar bulantili olamaz hissediyoruz.Icimizden geldigi gibi yaşamak ile aklımızdan geçen gibu yaşamayi karıştırıp duruyoruz.Bu yetersizlik duygusundan kurtulmalıyız daha da önemlisi böyle bir hissiyatın varlığını kabul edip yuzlesmeliyiz.Asil o zaman her sey için yeterli olduğumuzu anlayacagiz...
Günümüz medeniyetinin başka hiçbir faktörü -ne eğitim sistemi, ne din, ne de bilim veya sanat- televizyonda sunulan dünya kadar kök salmış, onun kadar etkin, toplumun bütün bireylerince onun kadar toptan kabul görmüş ve ortaklaşılmış değildir.
Okula gelince, belirli bir bilgi dağarcığını çocukların önüne çıkarmaktan ve onların bu dağarcıktan güçlerinin yettiği ya da canlarının çektiği bilgileri alıp midelerine indirmelerini sağlamaktan öteye gitmemiş, çocukların ilgilerini gereği gibi uyandırmayı bir türlü başaramamıştır. Hatta okulda okumak bile halkın büyük bölümü için günümüzde bir dilekten öteye geçmiyor.
Geçmiş kuşakların ustası gönlünü vererek yarattığı üründen ötürü gurur duyar, sanatını yakın ilişki içinde bulunduğu çırağına en az birkaç yıllık bir sürede öğretir, bireyleşmiş olmaktan ötürü kendine saygı duyardı. Günümüz çalışanıysa, sistemi oluşturan mozayiğin yalnızca çok küçük bir parçası. Üstelik çoğu kez sistemin bütünden ya da sistem içerisindeki yerinden de haberdar değil. Bireyin sistem içerisindeki yerini hiçe indirgeyen böylesi bir dünyanın insanda yarattığı kopukluk bazen davranış bozukluklarına neden olmaktadır. Aslında çağdaş toplumların en önemli ruh sağlığı sorunu da budur!