Aşk savaşı kim kazanır diye sormuştum ilk kitabın yorumunda? Aslı, galip mi gelmişti, desem ne kadar doğru olur!? Aşkta kazanan taraf her zaman güzel sevenin yolundan geçer. Seçim yapmak kişinin tercihi mi yoksa kaderin bir parçası mı?
Canan gibi sevmek tercih edilir mi, bilmem. Yaptıkları hatalar yanlış sonuçlar mı doğurur? Peki ne gibi
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Yazıldığı döneme göre oldukça değişik bir Türk Edebiyatı eseridir. Hatta serinin diğerlerine kıyasla bayağı farklı bir eserdir. Bir kere çok cesurca bir girişim. Neden peki.. O dönem yazılan Türk Edebiyatı eserlerini İş Bankası Kültür Yayınları ile okumaya niyet ettim ve seriyi halen okuyorum. Genel itibari ile belli başlı hatlar var ve
Merhabalar
Bugün sizlere @artemismilenyum @artemisyayinlari ndan çıkan @actualgına imzalı #violetdikenlerinmenekşesi eseri ile geldim. Keyifle okuduğum eseri gönül rahatlığıyla tavsiye ederim
Üç Güneş kıtası ülkesinin en büyüğü ve en zengini Auveny.
En alt düzeydeki tebaa için bile adil yasalar ve fırsatlar sunan örnek bir Krallık.
Dünyada
Beni Güzel Hatırla
Beni güzel hatırla!
Bunlar son satırlar...
Farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından ya da bir yağmur sel oldum sokağında sonra toprak çekti suyu...
Kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
Uyandın ve ben bittim...
Beni güzel hatırla!
Çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
Sana sırdaş oldum, dost oldum,koynumda
Okuyalı yıllar olmuş olsa da hakkında inceleme yazmaktan keyif alacağım bir eser. İnceleme tartışmaları yaparken savunduğum nokta; bu kitabın ana fikrinin azmin başarısı olmadığıdır. Değerli Jack London`un kısmen de olsa otobiyografisiyle oluşturduğu bu kitabın ana fikri; yanlış amaçlarla doğru bir karar vermenin yanıltıcılığı ve benzer sebeplerle
Selamlar, ben Leyla.
Yakışıklı, zengin, başarılı avukat Jack ve ona deliler gibi aşık, rüya gibi bir evde istediği her şeye sahip Grace. Kocasına deliler gibi aşık, hobileriyle ilgilenmek için bolca zamanı olan şanslı bir kadın. Kim onun yerinde olmak istemez ki? Bu çift mükemmelliğin sözlük karşıtı. Ancak durun bir dakika, dört duvarın arasında neler yaşadıklarını nerden bilebiliriz ki? Gerçek olamayacak kadar güzel çiftimize yakından baktığımızda Grace’in telefonunun olmadığını, kocasından ayrı bir yere gidemediğini ve odasının camında parmaklıklar olduğunu fark ederiz. Oldukça şüpheli bir durum ve işin kötüsü insanlar genelde detaylara bakmazlar.
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve gerim gerim gerildiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Normalde kadının diğer kitaplarında ters köşe varmış, bunda yoktu ama ona rağmen baya iyiydi. Okumak için saf bir iradeye sahip olmak gerekiyor.
Dünyalar arasında bir ruh taşıyan Rahibe Siren. MÖ 480 dolaylarında Xanthus, Türkiye'den Likya mezar kabartması.
Ölüm Kapısı
Ölüm anında, insan ruhu ters bir gebelik yolculuğuna başlar, gebelik aşamalarından geçerek bilinçsiz dişil zihnin en derin ilkel köklerine iner ve bu sayede Büyük Ana'nın Dünya Rahmi ile tekrar birleşir. Oradan,
İçeri girip koridorda kayboldu, kısacık bir an sonra elinde küçük bir kutu ile geldi. Lacivert kutu beyaz kalın bir kurdele ile süslenmişti. "Ne bu," dedi Bahar.
Parlayan gözleriyle, "Aç," dedi Ozan. "Küçücük bir şey." Bahar'ın parmakları kurdeleye dolanacak gibi oldu. Parfümden sonra bir hediye daha, dedi içinden. Sonra kendini düzeltti. Taç da vardı. O da bir hediyeydi. Yüzü mütemadiyen gülüyordu. Ama Ozan'ınki kadar güzel değildi gülüşü. Kapağı kaldırdığında yumuşak bir kumaşın orta yerinde, aklından geçen cümlenin nesneye bürünmüş halini görmek acaba uyuyor muyum hissine sebep oldu. Uyumuş kalmıştı da işin rüya kısmında mıydı? Bir taç... Hem de parlak taşlarla süslenmiş, küçük bir taç kendisine bakıyordu. Anahtarlık miydi bu? Başını kaldırıp baktı Ozan'a.
"Hoş geldin, ev arkadaşım," dedi adam. Kadehini kaldırdı. "Hoş geldin, Bahar."
Büyülü gerçeklik…
Ne kadar da ihtiyacım olan bir ifadeymiş. Marquez kolayını bulmuş hem kendi ve romanı için hem eserin geçerliliği için hem de benim için. Sağ olsun. Maalesef çoğu konuda olduğu gibi kitap okuma konusunda da biraz hassasım. Olağanüstü bir kitabı bitirmiş olmanın duygusallığı içindeyim. Veda gibi… En sevdiğin yemeği yeme hazzının
Mutedil Dalgalı, yazarın Muhtelif Evhamlar Kitabı' dan sonra okuduğum ikinci kitabıydı. Yazarın bu kitabında Muhtelif Evhamlar Kitabında ulaştığı özgün üslubu daha da geliştirdiğini söyleyebiliriz.
Kitaptaki öykülere gelecek olursak;
Bu kitaptaki ilk öykü olan "Ve Emel..." öyküsünde Muhtelif Evhamlar Kitabının ilk öyküsü olan
Ruhumun derinliklerinde ulaşamadığım,
Şuurumun ötesinde anlayamadığım
Bir kördüğüm, bir karadelik var içimde:
Bir türlü çözemediğim, dolduramadığım...
Ne yaşama sevinci, ne de ölüm korkusu
Ne zenginlik hevesi, ne de mal-mülk arzusu
Ne ikbâl telâşı, ne de mevki-makam tutkusu
Bir açlık var içimde; bir türlü doyuramadığım...
Bazen, bir ceset gibi hissiz-ruhsuz yaşarım
Bazen de volkan gibi dolar-taşar arzularım
Kimi gün bulut olur, çöker başıma duygularım:
Tufan olur, sel olur bir türlü durduramadığım...
Ne mutlu bir yuvanın sadık, güzel dişisi,
Ne şirin yavruların cıvıl cıvıl neşesi,
Ne de sevda yelleri dağıttı başımdaki bu sisi:
Lâbirente döndü hayatım, çıkışı bulamadığım...
Yetiyormuş yaşadığını bilmek; sevse de, sevmese de
Fark etmezmiş aslında; gelse de, gelmese de
Meğer, vuslat önemli değilmiş sevginin özünde:
Bir hayâl, bir rüya oldu artık uyanamadığım...
"beni güzel hatırla!
bunlar son satırlar...
farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim...
beni güzel hatırla!
çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda