Hakan Günday'ın öyle bir üslubu var ki ,öyle bir dili öyle bir kurgusu var ki okuyanlar bilir...Bu roman için şunu diyebilirim; Hakan Günday sizi bir zaman makinesine alıp sizi iki saatliğine bir geçmişe doğru bir yolculuğa çıkartıyor. Ve siz o tarihte yaşanan olayları an ve an yaşıyorsunuz, kızıyorsunuz,duygulanıyorsunuz,yeri geliyor kahkaha atıyorsunuz. iki saat sonra (kitabın sonları yani :( ) Hakan diyor ki yolculuk buraya kadar geri dönüyoruz, hiç gitmek istemiyorsunuz ama her güzel şey gibi bu rüya gibi yolculukta sona eriyor. Tabi yolculuktan sonra siz, siz olarak kalmıyorsunuz...