Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.17
Neyse ki mutlu sonla bitti de roman içim ferahladı diyebilirim.. Sanırım sondan başa bir yorumlama yapacağım :) ... Her zamanki gibi söylediğim gibi mutlu sonlu kitapları daha bir seviyorum okumayı. Sevgili Güneş Demirel bu sefer de baş roller de aşkı seçmiş ve merakla okunacak güzel satırlara döküp biz okurlarına sunmuş. Anlatımı, dili harika olsa da bu kez aşık baş karakterlerin yani Bade ile Kerem 'i okumak beni birazcık yordu. Neden ; şöyle ki tarif edilemez güzellikte başlayan çok güzel bir aşkın zaman geçtikçe , hatta konu gereği araya uzak mesafeler girdikçe yaşanılan aşkın, bağlılığın ve hasretin taraflara ağır gelmesi ve birbirlerini yıpratmalarını anlatıyor roman. Ve üstüne sevgili yazarcım daha önce de belirttiğim gibi romandaki duygu akışını okuruna birebir yaşatan bir kaleme sahip olduğu için etkilenmemek mümkün olmuyor tabi. Dolaysıyla Kerem ile Bade'nin aşkını, ayrılığını, hasretini, pişmanlıklarını , mutluluğunu kitabın içindeymişcesine yaşatıyor biz okurlarına .. Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim Sevgili Güneş Demirel'n bu okuduğum dördüncü kitabı ve her kitabında olduğu gibi bu kitabında da baş kadın karakterinin çok samimi hatta kardeşten öte can dostu oluyor ve bu dostluk öyle güzel betimleniyor ki imrenmemek elde değil.. Bu zamanda böyle dostlar zor bulunuyor nedense..
Ruh halime biraz ağır geldi, bu kadar karamsarlığı bu kadar çökmüş insanları okumak içimi sıktı aslında.
En beğendiğim öykü Korkuyu Beklerken oldu, adım adım çöküşü çok güzel çok etkileyici anlatmış.
Genel olarak ağır ve kasvetli bir kitaptı. Anlatımın da ağır olduğu bazı yerler vardı, bunun dışında ne evet ne hayır öyküsünde mesela; parantez içi ifadeler beni sıktı ve yordu açıkçası. gazeteciyi gereğinden fazla muhalif buldum.
İstanbul’da genç bir Müslüman erkeğin Yahudi bir kıza aşık olma ihtimali yüzde kaçtır? Romanda dinler arası imkansız bir aşk anlatılıyor. Bal renk gözlü kız ile kahverengi pardösülü adamın engellenen aşkı... Yoğun tasvir içerikli romanları sevenlerin mutlaka okuması gereken bir eser.Kitap içerisinde yoğun tasvirler yapılmasını sevmeyen bir okur olarak kitap beni birazcık yordu fakat bütününe baktığımda kitapta kurulmuş muazzam cümleler var. Kitabın güzel tarafı tarihi ve sosyokültürel incelemelerin mevcut olması. Enver Aysever'in okuduğum ilk kitabıydı ve beğenerek bitirdim. Tavsiye ediyorum.
Anlatım, betimlemeleri çok detaylı güzel, oldukça da emek verilmiş, ama biraz fazla.. beni yordu okurken. Konu tasvir edilirken geçmişe gidip yeniden olay zamanına dönmesi gibi detaylar da eklenince yıpratıcı oluyor.
Sıradanlıktan tekdüzelikten zevk alan, bundan öte kendini dünyadan-gerçek hayattan böyle koruyan bir banka kapı bekçisinin "terslik"le başlayan ve bu tersliğin etkisinde devam eden bir gününün hikayesi.
Benim için en güzel kısım kendini sokakta yaşayan adamın yerine koyduğu bölümdü..
Çok fazla ve çok uzun betimlemeler var. zaman zaman sıktı ve bu küçücük kitapta yordu diyebilirim. etrafta olanların anlatılmasından veya ...gitti, ...yaptı, ... etti şeklinde giden düz cümlelerdense daha fazla psikolojik tahlil okumayı, J. Noel'in iç dünyasını daha fazla öğrenebilmeyi isterdim doğrusu.
Güvercin sadece bir başlangıç; tekdüzeliği aksatan bir nokta sadece geri kalan her şey J. Noel'in kendi kuruntusu, adım adım çöküşünün öyküsü.
Bence kitap 5. Seride bite bilirdi.Altıncı seri biraz yordu ve sıktı beni biraz.kitap seri olarak bakıldığında güzel. Kurgusu ,anlatım dili ,kişilerin eğlenceli tarafları var.
536 syf.
9/10 puan verdi
Kitaba bayıldım.Başta biter mi dediğim kitap(533 sayfa) sonlara doğru biteceği için üzüldüğüm bir kitap oldu.
Kitabı okuduğunuzda şöyle bir hisse kapılıyorsunuz hatta emin oluyorsunuz,Nazan Bekiroğlu romanda bahsettiği yerleri gezmiş,dolaşmış oraların havasını içine çekmiş.
Kitap,Balkan Savaşlarının yaşandığı dönemde Batum,Trabzon ve İstanbul mekanlarında aşk ve savaş konusuyla örülmüş.Bana sorarsanız daha çok savaş...
Nazan Bekiroğlu kelimleri o kadar güzel kullanmış ve o kadar güzel tasvirler yapmış ki kendimi hikayenin içinde hissettim.
Bir çok yer öğrendim ;Sessizlik kulesi,ateşgah,kura nehri...
Bir çok şey;İyi halının,iyi çayın özellikleri,mecusilerin önemli bazı özellikleri...
Kavramlar;Bolşevik,menşevik...
Tarih;Balkan savaşları sırasında Rusya ve Türkiye'nin durumu...
Merak ettiğim her mekanı internette araştırdım ve bu daha çok şey kattı bana.
Kitabı okumadan önceki kişi değilim ve bu beni çok mutlu etti.Ellerine,yüreğine sağlık.
-------spoiler(Kitabı okuyacaksanız bu kısmı okumayın lütfen)-------
Olayı anlatan kişi Nazan Bekiroğluydu ve her seferinde içinde fotoğraflar olan teneke bir kutuyu açıp fotoğraflara bakıyor ve fotoğrafın içine giriyor,olaylar dizisi orda başlıyordu.Her bölümde fotoğraflara,olaylara girip çıkması,tekrar şimdiki zamana döndürmesi beni yordu.Bana, Dünya klasiklerinde yer alan bazı yazarların,okuyucuya okuduğunun sadece bir roman olduğunu hatırlatmak için sürekli araya girdiği kitaplarını hatırlattı.Sanki harika bir film izliyorsunuz ve araya arada bir reklamlar giriyor hissi verdi=)
Murat Menteş, birden farklı kahramanın gözünden olay örgüsünü inceleyen; parlak ve zekice bir planı işleyen; yer yer kelimeleri ve cümleleri ile okuyucuyla oynayan cambaz bir yazar. Eğer film olsaydı bu okuduklarımız çok tanıdık gelirdi eminim ki. Mizahi yanı da güçlü olan yazarımızın bu kadar ünlü olmasına şaşırmıyorum. Çünkü insanlar eğlenceyi
Yazarın girift bir şekilde dizayn ettiği ikinci romanı. Dublörün Dilemması ile kendine özgü bir yapı/format oluşturan yazar, bunu geliştirmiş. Tabii belirli sınırlar içerisinde. Ama mimarisi zor olan bu metini okumak da akıcılığı sekteye uğratıyor. Ciddiyeti bir kenara bırakırsak bu roman Murat Menteş'in diğer iki romanına göre zorlayıcı ama zevkli koşusturmacasıdır. (Oyunu expert modda açıp kazanmak gibi)
Karakter isimlerinin muzipliği, tesadüflerin ritmi ve bunun gibi küçük noktalar kitabı güzel kılıyor. Karakter bolluğu biraz kafa karıştırsa da anlaşılmayacak kadar değil. Altı çizilesi satırlar, ip üstünde kelime oyunları, karaktere özgü tekerrür eden söylemler... Menteş'in klasikleri sayılabilir artık bunlar.
Kitabın içeriğine gelirsek eğer, öncelikle, karikatür kısmına bayıldım. Orjinal, güzel değerlendirilmiş ve başarılı bir fikir olmuş. Ersin Karabulut'un çizimi de çok yakışmış. Kitap dört ağızdan yazılmış ama benim en sevdiğim bölüm Müntekim Gıcırbey'inki oldu. Şebnem Şibumi sıktı, Hayati Tehlike yordu. Fuat Atıf Tufa ise daha çok sunuculuğu yapmış gibiydi.Murat Menteş'in son yazmakta başarısız olduğunu düşünüyorum. Üç romanında da sonlar kestirilebilir ya da etkisizdi benim gözümde. Bir romanın sonu, içerik, akıcılık ve üslup kadar önemli olmalı.. Unutmamak için mühim bir nokta.
Murat Menteş'i ilk defa okuyacak biri için önerebileceğim roman değil ama biraz mizah, biraz macera sevenler için denemeye değer.
