“Asıl siz nasıl yapabiliyorsunuz? Nasıl her şeye bu kadar kolay ikna oluyorsunuz? Anlamadığınız fikirlere tutunuyorsunuz, tanrılara yalvarıyorsunuz, birbirinize sonsuz aşk yeminleri ediyorsunuz… Sonra tüm inançlarınız yerle bir olduğunda, hiçbir şey değişmemiş gibi yolunuza devam ediyorsunuz. Bir de utanmadan buna gelişme deyip aslında hiçbir şeyden ders almıyorsunuz. Sözlerinizin, inançlarınızın kendi gözünüzde bile hiçbir hükmü, değeri yok aslında. Şu ya da bu yol farketmiyor sizin için; yeter ki sefil varlığınızı manalı kılacak bir yalan olsun hayatınızda. Ve her zaman söyleyecek ne kadar sözünüz var! Bilhassa en ahmak olanlarınızın. İnsan denen şey, doğanın yarattığı en sapkın hayvan türü; milyarlarca kendini ifade etme manyağı hayvan!”
"Oysa seninle ben izmir'i böyle mi hayal etmiştik, bahar güneşinde yürüyecek, cumartesi öğlen
Alsancak'ta ayaküstü sarhoş olacaktık. Yazın imbat duracak, kan ter içinde sevişecektik. Akşam yemeğe misafir gelecek, beni balık almaya gönderecektin. Sen kitap okurken ben göğüsünde uyuyacaktım. Daha bir konserde seni omzuma bile almadım. Ne bileyim işte böyle şeyler olmalıydı. Klişe mi dedin, klişe aşkın belkemiğidir. Kaçmamak lazım gül yapraklarından, el ele sinemalardan, yataka kıkırdamalardan. İnsan kendini bir filmde ne kadar hissederse o kadar mutlu demektir. Perde pencereden, müzik kelimeden, masal gerçekten güzeldir. Gerçege gerçek diyenler gerçek degilse , gerçek dedikleri nedir ki hileli tartılarında mI tartacağız kendimizi, eksik mezuralarına güvenip, duvarlara mı yaslanacağız.”
“Ahlak kölelerin hilelerinden başka bir şey değildir. Bu hileler merhamet, eşitlik ve günah gibi kavramlardır. Oysaki merhamet insanı miskinleştiren toplum dışı bir duygudur."
Friedrich Nietzsche Ahlaksal olaylar yoktur, olayların ahlaksal yorumları vardır. Ahlak insanı adileştiren ve ahlaksızlaştıran bir uyuşturucudan başka bir şey değildir. Ahlak kendimize karşın meydana getirdiğimiz kölelerle aşağı ruhların dizginlerinden, zincirlerinden başka bir şey değildir.”
Yirmi beş yıllık öğretim üyesi Profesör Olcayto Fişek sınıfa girdiğinde, mesleğe ilk başladığı günkü inançlarının hiç değişmediğini fark etti: Öğrencilerinin hepsi geri zekâlıydı.