Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir.
Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
Kaçırılan bir çocuğa dair
...
Genç kadınların ısrarı üzerine hâkim bey kibarca öksürüp
sandalyesinde biraz doğruluyor. Herkes ağzına bakarken,
“Sizleri meşgul etmekten çekiniyorum gerçekten” diyerek
yan çizme eğilimini belli edince karısının,
“Hadi ama uzatma, herkes dinlemek istiyor” demesi üzerine tane tane,
güzel bir Türkçeyle
Roboski hâlâ kanıyor
Yenigün gazetesi, 28 Aralık 2013
İki yıl önce, 28 Aralık 2011'de Şırnak’a bağlı Uludere (Roboski) kırsalında
Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16’ların bombalaması sonucunda 34
yurttaşımızı yitirmiştik. Olayın ikinci yıl dönümü çeşitli etkinliklerle anılırken,
gerçeğin hâlâ ortaya çıkmamış olmasına duyulan tepkiler
Gel bir şiir yazalım seninle,
Ama önce bir çilingir sofrası kuralım,
İki büyük söyle bana,
Yılların özlemini atalım.
Gel,
Otur, bir şiir yazalım seninle,
İlk ve son olsun,
Soğuk su getirin,
Zeus hakkı için şunu da söyle bana Meletos: Onurlu insanlarla mı yaşamak iyidir sence, kötü insanlarla mı? Hadi yanıtla gönüldeşim, güç bir şey değil sorduğum. îyi insanlardan yanındakilere hep iyilik, kötülerden de kötülük gelir, değil mi?
Epey uzuuuuun bir inceleme yazacağım arkadaşlar. Şimdiden sonuna kadar sabrettiğiniz için teşekkür ederim. :)
Öncelikle bu bir tiyatro metni, kitap değil ve 8.kitap gibi sunulsa da bence en fazla bir "fan fiction" dediğimiz hoş bir hayran hikâyesi.Ya da “Pottermore” da yayınlanan ara hikayeler gibiydi.Bu yüzden bir kitaptan farklı ve
Ne yalan söyleyeyim Marc Levy ismini ilk kez bu kitap ile duydum. Kütüphanede okumak için kitap ararken, elim birden Marc Levy’nin “Birbirimize Söylemediğimiz Onca Şey” adlı kitabına gitti. Sanırım, ilgimi çeken de kitabın ismi oldu.
İnsanların birbirlerine söylemedikleri ne olabilirdi ki... Hadi söyle deseler, biraz düşünürsünüz. Çünkü size
Kunduracı Bahri Usta…
Babam bir kunduracıydı.
Cebirde ne kadar iyi olduğunu bilmeyenler için sadece Kunduracı Bahri Usta olarak kaldı.
Bana göre onun asıl ustalığı cebirdeydi.
Okulu dışarıdan bitirmişti, ama rakamlarla arası tanıdığım herkesten çok daha iyiydi.
Bu nedenle mühendis olmamda yarı yarıya pay onun.
Hatta şöyle bir düşündüm de, payın
Zamanın algılanması diye bir şey var.Senin zaman algılaman ile benimki farklı mesela diyen Can , Samet'in soru yağmuruna hazırdı.
"Nasıl ki?Zaman zamandır.Herkes için bir saat bir saattir.
"Aslında duruma göre değişir zamanı algılaman.Samet senin bile zaman algılayışın değişir."
"Hadi bana örnek ver baba"
Diyelim ki seninle havuzdayız.Çılgınlar gibi birbirimizle su savaşı yaparak zaman geçiriyoruz.Bir de şöyle bir ortamda olduğunu hissetmeye çalış.Okuldasın ve pek de hoşlanmadığın bir dersteyiz."
"Resim" diye bağırdı.
"Bir de resim dersindesin.Şimdi havuzda bir saat dolunca sana çıkalım dediğimde..."
"Ya çok az kaldık,daha oynayalım diyorum" diye dudaklarını büzdü oğlan.
"Ve resim dersi sona erdiğinde bir saat sonunda ne hissediyorsun?"
"Hele şükür bitti diyorum"..........
(Uzun olduğunu biliyorum fakat zaman harcamaya değecek çok güzel bi hikaye okumanızı tavsiye ediyorum.)
İYİLİK VE KÖTÜLÜK
Bir varmış bir yokmuş. Allah’ın kulu çokmuş. Günün birinde biri İyilik biri Kötülük diyorlarmış iki kişi varmış. Bunlardan biri sürekli iyilik yapma gayretinde öteki kötülük yapma gayretindeymiş.
Bir gün böyle bizim gibi
Genelev Çiçekçisi
Selim'in cesedi iki gecedir çiçeklerin arasında yatıyordu.
Sırtüstü düşmüştü, çiçeklerin saplarını kesmek için kullandığı bıçak,
kalbine saplanmıştı. Cumartesi gecesi öldürüldüğünü düşünüyorduk.
Katil onu öldürdükten sonra kapıyı
çekip çıkmış olmalıydı.
Araya tatil girince çiçekçi bir gün kapalı kalmış, cesedi bu
SORUNUN ESARETİ...
Yağmurun sesinin içimin tellerini ıslattığı bu günde yapacak hiçbir şey yok ne yazık ki. Şöyle nette bir sörf yapayım dedim, içim daha da karardı. Dünyanın her yanı savaş tehdidi altında, bir yerlerde barış anlaşmaları, diğer tarafta savaş anlaşmaları. Arada kalanlar ise maalesef ölüm yolcuları. Ülkemize sığınmış bulunan
ÖLGÜN DOĞA
Bir anıyı bir şehre bağlayan
hat üzerinde
kendine kıvrılmış, kendine kurumuş
yapraklar iyileşmez.
Ömür boş yere çıkılan bir yolculuğu anlatır
yanlış bir yere uğramaktır sonbahar