Eğer yapar da becerebilirsen ve tabii ki
Sen de beğenirsen belki de baklava ile kurtarabilirim bizi belki damagindaki güzel tatlar kalbine bulaşır ve en az varlığın kadar güzel söz olup bana bulaşır
Olur mu olur ee hadi inşallah :D
Vay be! Ülkemizde ne çok âlim varmış da bizim haberimiz yokmuş. Bir konu üzerinde ne güzel fetva veriyor çat diye! Vay be büyük adam vesselam (!)
.
.
Ben ilim öğrendikçe(ki ömür boyu inşallah hep öğrenci kalmak istiyorum) bir konu hakkında ağzımı açamıyorum. Konuşasım geliyor, farklı alimlerin fikirleri geliyor, daha geniş bakış açıları var ve
Çok arzulamak mı ki bilmiyorum,
Ama çokça da aşığım bayağıdır sana.
Kavuşmak mı hadi inşallah,
Belki Mayıs'a belki de Haziran'a.
Geç gelen dua mıdır?
Olur da bir günahtan set çekilir.
Bir tövbenin sihri var ya,
Edep; Müridin kendi nefsine, ihvanına, mürşidine ve Allah’a karşı uyması gereken kurallardır. Bu kurallara uymak vuslat vesilesidir. Edebe uymayanlar lütuftan mahrum olurlar. Ne güzel söylemiş büyüklerimiz “Edeple gelen lütufla gider” diye.
Pirimiz Abdülkadir Geylani Hz.leri “Bir edep için, binlerce derviş feda olsun. Edep gittiğinde onu geri
Sanki bunu ben yaşamış gibi oldum. Keşke nefret ettiğim öğretmenlerde böyle yok olsa. Hadi yok olmalarını geçtim artık eğitim vermesinler oda yeter.
(Sebebi de Eğitim hayatımdaki bazı öğretmenlere duyduğum ciddi nefret yüzünden öğretmenliğe önyargılıydım ve yine, tanıştığım yüreği güzel hocalarım sayesinde cesaretlenip bölümümü okuyabildim ama hala öğretmenlik yapmaya çekiniyorum. Bi gün öğretmenlik yaparsam hiçbir çocuğun yüreğindeki acının sebebi olmak yerine yüzündeki tebessümün sebebi olurum inşallah.)
Osmanlı zamanında, evin hanımı geçirdiği bir hastalık sebebi ile âmâ (kör) olmuştu. Aradan kısa bir zaman geçti, kadının kocası da bilinmeyen bir sebeble gözlerini kaybetti. İki âmâ olarak tam onbeş yılı geride bıraktılar. Onbeş yılın sonunda adamın hanımı vefat etti. Hanımının vefatından sonra adam yeniden görmeye başlamıştı. Komşular bu duruma çok şaşırarak sebebini sordu. Adam dedi ki: "Muhteremler, aslında ben hiç kör olmamıştım, hanımım kör olunca benim onu bırakıp yeniden evlenebileceğimi düşünüyor ve buna çok üzülüyordu. Ben de hanımım üzülmesin diye kör olmuş gibi yaptım. Benim de kendisi gibi kör olduğumu düşününce bu derdinden kurtuldu"
Komşular: "Hadi, evde kör numarası yaptın bunu anladık. Peki dışarıda niye kör gibi davrandın?" dediler. Adam: "Dışarıda öyle davranmasaydım, bir gün mutlaka hanımım bunu öğrenirdi ve o zaman daha çok üzülürdü. Onu üzmemek için tam onbeş sene bu sıkıntıya katlandım" dedi.
RABBİM HERKESE HAYIRLI EŞLER NASİP ETSİN İNŞALLAH
Cumhuriyet ilan edildiğinde, yasal olarak 330 kişiden oluşan 2. TBMM’de Cumhuriyet'in ilan edildiği gün 158 kişi vardı sadece. Çünkü bir anayasa değişikliği değil, basit bir kanun değişikliği oldu. ‘Yakında barış masasına oturulacak, inşallah barışa da kavuşacağız, ondan sonra oturup kendimize güzel bir anayasa yapacağız ve bu anayasada eskiden olduğu gibi Meclis'in üstün olduğu, son sözü söylediği ama devlet başkanın da sembolik şekilde halife olduğu bir sistemimiz olacak’ sanıyorlar. “Ama tabii o anayasa hiçbir zaman yapılmayacak. Mustafa Kemal Paşa önce Cumhuriyeti ilan ettirecek, birkaç ay sonra da hilafeti kaldıracak. Ondan sonra dönüp Meclis'e ‘Hadi bakalım beyler şimdi yapın anayasa’ diyecek. “Cumhuriyet'in ilanından iki gün sonra Mondros ateşkes anlaşmasının imzacısı Rauf Bey (Orbay) İstanbul’da bir günlük gazeteye verdiği uzun röportajda ‘Cumhuriyet aceleye getirildi’ diyor. 6 ay ya da 3 yıl sonra yapsaydık olurdu demek istemiyor. ‘Bunun anayasa yapılarak belirlenmesi gerekirdi. Böyle alelacele bir kanun değişikliğiyle olmaması gerekirdi’ demek istiyor.
Padişahın işi ne
Sultan Murat Han o gün bir hoştur. Telaşlı görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Vezir-i a’zam Siyavuş paşa sorar:
- Hayrola sultanım canınızı sıkan bir şey mi var?
- Akşam garip bir rüya gördüm.
- Hayırdır inşallah.
- Hayır mı şer mi öğreneceğiz. Hazırlan dışarı
Günlük hayatta milletten duya duya artık yapmaya da başladığım bir planım var. Yıllarca millet bana "abi" yada "hocam" der. Hadi abi olmak için belli bir okul bitirmeye gerek yok. Planım şu: Hâlihazırda hazırlandığım DGS sınavına gireceğim. İki yıllığı dört yıllığa tamamlayacağım. Artık ne bölüm kazanırsam mezun olunca öğretmen olmak için ne gerekiyorsa hazırlanıp ona da gireceğim. Sonra Allah'ın izni ile inşallah öğretmen olacağım. Nasıl olsa benim kuzenlerden biri de 30 - 40 küsürlü yaşlardayken öğretmen oldu ve atandı. Bir de beni Erzincanlıya benzeten var ha o konuda şereflenmedim. Erzincan'a atanırsam İstanbul'a dönen namerttir.