Bunları senin için yazıyorum,Meçhul dost.
Bu bir davet,sevgi daveti.İsterdim ki kelimeler çiçek çiçek eşiğine yağsın;İsterdim ki kelimeler yıldız yıldız aydınlatsın odanı.Sönen gözlerimin bütün aydınlığı kıvılcımlaşsın onlarda.Kelimeler buseleşsin ve güvercinler gibi,kuğular gibi,kırlangıçlar gibi uçsun sana…
Beni bunca saracak ne vardı?
Kanıma girecek.
Gözbebeklerime oturacak
Bir senfoni gibi kulaklarımdan eksilmeyecek
Ne vardı?
Hiç karşıma çıkmasaydın
Bu kör olası gözler görmeseydi seni
Ne vardı!
Güzelliğini hiç bilmeseydim
Bir dua gibi bellemeseydim adını
Ne vardı bütün gece
Gözlerimi tavana dikerek
Seni düşünmeseydim..
—Yani aşk Tanrı’nın varlığını kanıtlar mı?
—Aşk Tanrı’nın varlığınımı kanıtlar yoksa kendisimidir bilmiyorum.
—Ama senin için aşk ve Tanrı aynı şey.
—Boşluğumu ve pis umutsuzluğumu bu düşünce de dinlendiriyorum..
“O öğleden sonra sanki bütün dünya kendini bir çocuk için mükemmel, göz kamaştıracak kadar güzel ve şefkatli olmaya adamış gibi görünüyordu. Belki de bahar saf göksel bir iyilikten gelmiş ve her şey mümkün olabildiği kadar bir araya toplamıştı.”