Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kışın göğün gürültüsüne, düşman topları laf yetiştiriyordu. Kar; mazot ve kanla karışık yağıyordu. Soğuktan, kurtların bile ayakları uyuşmuştu. Savaşın eşiğinde halkın nabzı hızlanır.
Reklam
Kitle için yazdıklarını zanneden muharrirlerimiz ise en gülünç olanlarıdır. Kitle ile beraber ıstırap çekmeyen, halkın sevinci ile yüzü gülüp onun isyanı ile şaha kalkmayan, nabzı kitlenin nabzıyla aynı tempoda atmayan adamın kitleye "sen" diye hitabetmesi hatta gülünçten de ileri bir şeydir.
Sayfa 36 - YKY, 17. BaskıKitabı okudu
Topluma faydası olmayan muharrir tefecidir, tüccardır..
Kitle için yazdıklarını zanneden muharrirlerimiz en gülünç olanlardır. Kitle ile beraber ıstırap çekmiyen, halkın sevinci ile yüzü gülüp onun isyanı ile şaha kalkmayan, nabzı kitlenin nabzıyla aynı tempoda atmayan adamın kitleye “sen” diye hitap etmesi gülünçten ileri bir şeydir. Hâlâ köylüyü Amerikalı bir seyyah gözile seyredip onda ya mistik, karanlık bir ruh veya iptidaî bir hayvan gören büyük romancılarımız var. Halktan bahsediyorum diyen yabancı ve ucuz espirili hikayelerle halkı maskaraya çeviren meşhur muharrirlerimiz var. Cinsî ihtibaslardan histeriye uğramış yarım tahsilli genç kızlar için yazdığı sulu romanının cildlerine dayanarak kendisine “en çok okunan halk muharriri” sıfatını takan şımarık şarlatanlar var. Edebiyatımızla okurlar kitlesi arasındaki boşluğu bunlar mı dolduracak?
Kitle ile beraber ıstırap çekmeyen, halkın sevinci ile yüzü gülüp onun isyanı ile şaha kalkmıyan, nabzı kitlenin nabzile ayni tempoda atmıyan adamın kitleye "sen" diye hitap etmesi hattâ gülünçten de ileri bir şeydir.
Negüzelbirdüşünce
Kitle için yazdıklarını zanneden muharrirlerimiz ise en gülünç olanlarıdır. Kitle ile beraber ıstırap çekmiyen, halkın sevinci ile yüzü gülüp onun isyanı ile şaha kalkmıyan, nabzı kitlenin nabzile ayni tempoda atmıyan adamın kitleye "sen" diye hitabetmesi hattâ gülünçten de ileri bir şeydir.
Sayfa 38 - Epub
Reklam
Önem verdiğim bir önerim var: Evlilik öncesi toplumsal bilinçlenme için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Belediyeler uzun soluklu bir çalışma için bir araya gelmeli ve kendi uzman kadrolarıyla yaptıkları araştırma ve gözlemler sonunda okullarda, üniversitelerde uygun dersler ve belediyeler aracılığıyla halka açık kurslar başlatmalıdırlar. Böyle bir çalışma için yapılacak araştırmalarda halkın nabzı tutulmalı, boşanma istatistikleri incelenerek sorunların temelindeki parametreler belirlenmelidir. Toplumun gelenekleri, görenekleri ve temel değerleri gözetilerek geliştirilen böyle bilimsel bir projenin halkın büyük desteğini alacağını umuyorum.
Sayfa 196 - REMZİ KİTABEVİKitabı okudu
''Savaşın eşiğinde halkın nabzı hızlanır.''
Kitle için yazdıklarını zanneden muharrirlerimiz ise en gülünç olanlarıdır. Kitle ile beraber ıstırap çekmiyen, halkın sevinci ile yüzü gülüp onun isyanı ile şaha kalkmıyan, nabzı kitlenin nabzile ayni tempoda atmıyan adamın kitleye "sen" diye hitabetmesi hattâ gülünçten de ileri bir şeydir. Hâlâ köylüyü Amerikalı bir seyyah gözile veya iptidaî bir hayvan gören büyük romancılarımız var. Halktan bahsediyorum diyen yabancı ve ucuz esprili hikâyelerle halkı maskaraya çeviren meşhur muharrirlerimiz var. Cinsî ihtibaslardan histeriye uğramış yarım tahsilli genç kızlar için yazdığı sulu romanının cildlerine dayanarak kendisine "en çok okunan halk muharriri" sıfatını takan şımarık şarlatanlar var. Edebiyatımızla okurlar kitlesi arasındaki boşluğu bunlar mı dolduracak?
Her şeye hayret ediyor; kafasından geçenleri aksettiren bakışını gelen-geçenin yüzünden ayıramıyordu. Her gördüğünü dikkatle inceliyor, halkın konuşmasını sevgiyle dinliyor, sanki bütün bunlarla, tek başına geçirdiği ıssız gecelerde odasında doğan düşünceleri karşılaştırmak istiyordu. İkide bir, gayet önemsiz şeylerden hayrete düşüyor, bu onda yepyeni düşünceler uyandırıyordu. Ordinov ilk olarak bunca zaman, hücresinde diri diri gömülü kalmanın üzüntüsünü duydu. Burada, dışarda, her şey daha canlıydı; nabzı daha kuvvetli, daha hisli atmağa başlamıştı. Yalnızlığın tazyikiyle bunalmış, hummalı bir çalışmayla gelişmiş dimağı, bu defa daha çabuk ama, cesaretle çalışıyordu. Şimdiye kadar şuursuz bir istek onu, ancak dıştan bildiği, daha doğrusu bir san'atkar önsezisiyle hissettiği bu yabancı âleme karışmak için çekmişti. Ama şimdi kalbi, elinde olmayarak, aşka, İlgiye karşı duyduğu hasretle çarpmağa başladı. Artık önünden geçen insanlara daha dikkatle bakıyordu; ama onlar hep yabancı, kaygılı ve düşünceliydiler. Ordınov'un pervasızlığı yavaş yavaş kendiliğinden sönmeğe başladı; gerçek onu eziyor, ruhunda bir çeşit saygıyla karışık bir korku doğuyordu. Hasta döşeğinden ilk defa sevinçle kalkan, ama ışıklardan, parıltılardan, hayat gürültüsünden ve rengârenk kalabalığın hareketinden başı dönüp halsiz düşen bir adam gibi, Ordınov’da bu yepyeni intibalardan yorgunluk duymağa başlamıştı. Canı sıkıldı, içini hüzün kapladı. Hayatı, çalışmaları, hattâ istikbali için bir korku duydu.
Sayfa 11 - Varlık Yayınları - Nihal Yalaza Taluy Çevirisi(Sayfa 10-11)
Geri13
57 öğeden 46 ile 57 arasındakiler gösteriliyor.