Halkım ben, parmakla sayılmayan
Sesimde pırıl pırıl bir güç var
Karanlıkta boy atmaya
Sessizliği aşmaya yarayan
Ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa
Tohuma dururlar yeniden
Ve halk, toprağa gömülü
Tohuma durur bir yerde
Buğday nasıl filizini sürer de
Çıkarsa toprağın üstüne
Güzelim kırmızı elleriyle
Sessizliği burgu gibi deler de
Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde...
Dağlarımız, ovalarımız ve ırmaklarımız bizi bekliyor. Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip gurbet türküleri söylemek istemiyoruz.
Biz yiğitlikleri ile destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek güce, kararlılığa ve koşullara sahibiz. Dost ve düşman herkes bilsin ki; kazanacağız, mutlaka kazanacağız!
- Yılmaz Güney
toplumlar, bireyler gibidir. nefsine ağır gelen acı gerçeklerden değil; gururunu okşayan tatlı yalanlardan hoşlanırlar. o yüzden "uçuyoruz, büyüyoruz, dünya bizi kıskanıyor" diyen palavracıları el üstünde tutarken, temkinli davranan realistlerin canına okurlar. "biz üstün ırkız, seçilmiş halkız" diyen şovenistleri yere göğe sığdıramazken, "hiçbir ırkın diğerinden üstünlüğü yoktur" diyen sağduyu sahiplerini yerin dibine sokarlar. taşlanmayı ve yalnız kalmayı göze alarak, yılmadan, bıkmadan, topluma toplumun gerçeklerini anlatmaya çalışan kalbi güzel insanlara selam olsun.
Zaferden çok bozguna düşkün bir halkız biz. Bugüne kadar sayısız mağlubiyet yaşadığımız için çaresizliği anlatan gerilim içimize işlemiş. Hüzünlü şarkıları, trajedileri, şehitleri sevmeyi böyle öğrenmişiz.