Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Onu izleyerek kırmızı perdenin arkasına geçen küçük kıza, "Pekâlâ, hadi bakalım," diye sesleniyor. "İşte sana bir öykü..." "Bir öykü yaratmak için insanlar gerekir..." "İnsanları yaratmak için de bir öykü gerekir." "Karakterler." "Kesinlikle. Eğer dünyada yalnız olsaydım, öykünün sonu baştan belli olurdu. Kalabalık olduğumuz için dünya bugünkü dünya."
Sayfa 12 - Üçüncü Basım: Ağustos 2018 - Metis Yayınları
"Nasılsın bakalım?" diye sordu. "İyiyim, teşekkürler," demek için ağzımı açtım ama onun yerine "Ben yalnızım," dedim.
Reklam
_İnkarcılar kızgın fırına atılmış saman gibi yanacaklar. İnananlar ise ahırdan salınmış buzağılar gibi sevinçle sıçrayacak. _Davutoğlu Süleyman’ın özdeyişleri_ _Akılsızlarara, ahmaklıklarına uygun karşılık ver. Yoksa kendilerini bilge sanırlar. _Akılsızlar ne zamana dek bilgiden nefret edecek? _İyilerin peşinden gidin. Hırsızın katilin
Dr. Strangelove filminde ,bombaya karşı tuhaf bir sevgi besleyen -ve gerçekten de tam bir Nazi gibi karakterize edilen-adam, birkaç yüz bin kişi seçip bu insanları yaklaşan felaketten korumak için yeraltı sığınaklarına almayı önerir. Bilin bakalım kimdir bu şanslı kişiler? Elbette IQ'su en yüksek olanlar!
19. yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar. Yalan doğru söyler ve " bugün hava çok güzel” der. Gerçek onun etrafına bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir.Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte çok zaman geçirirler Yalan doğru söyler. " su çok güzel, birlikte banyo yapalım!" Gerçek şu ki, bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur,su gerçekten çok güzeldir. Soyunur ve yüzmeye başlarlar. Yalan bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçar kayıplara karışır. Kızgın gerçek kuyudan çıkar yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider. Dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadır. Zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur. O zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. Dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir. Herkesin vicdanı rahatsa, bu kadar kalbi kim kırdı ?
Yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar. Yalan doğruyu söyler ve "bugün hava çok güzel " der.Gerçek etrafına bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir. Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte çok zaman geçirirler. Yalan doğruyu söyler. "Su çok güzel,birlikte banyo yapalım!" Gerçek bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur,su gerçekten çok güzeldir.soyunur ve birlikte yüzmeye başlarlar. Yalan bir anda sudan çıkar,gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçar ve kayıplara karışır. Kızgın gerçek koyudan çıkar ve yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri alabilmek için her yere gider. Bu sırada dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadır Zavallı gerçek koyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur. O zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. Dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir. Herkesin vicdanı rahatsa bu kadar kalbi kik kırdı?
Reklam
"İlkel" insanların öldürülmesiyle "kültürlü" insanların öldürülmesi arasında ayrım yapanlar sadece Almanlar değildi. Harry Mulisch, Profesör Salo W. Baron'un Yahudi halkının kültürel ve manevi başarılarıyla ilgili ifadesinin, aklına hemen şu soruları getirdiğini söyler: "Yahudilerin, örneğin kendileriyle aynı kaderi paylaşan Çingene halkı gibi bir kültürü olmasaydı, öldürülmeleri kötülükten sayılmayacak mıydı? Eichmann insanları yok eden birisi olarak mı yoksa kültürü yok eden birisi olarak mı yargılanıyor? İnsanları öldürürken bir kültürü de yok eden bir katilin suçu daha mı büyüktür?" Mulisch aklındaki soruları Başsavcıyla yönelttikten sonra ortaya şu sonuç çıktı: "[Hausner'in] cevabı evet, ama benimki hayır." Bu meseleyi göz ardı etmemizin, can sıkıcı soruyu tarihe gömmemizin ne kadar sakıncalı olduğu, yakın tarihli Dr. Strangelove filminde açıkça görülür. Bu filmde bombaya karşı tuhaf bir sevgi besleyen -ve gerçekten de tam bir Nazi gibi karakterize edilen- adam, birkaç yüz bin kişi seçip bu insanları yaklaşan felaketten korumak için yer aldı sığınaklarına almayı önerir. Bilin bakalım kimdir bu şanslı kişiler? Elbette IQ'su en yüksek olanlar!
Sayfa 105Kitabı okudu
Yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar. Yalan doğruyu söyler ve "bugün hava çok güzel" der. Gerçek etrafına bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir. Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte çok zaman geçirirler. Yalan doğru söyler. "Su çok güzel, birlikte banyo yapalım!" Gerçek bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur, su gerçekten çok güzeldir. Soyunur ve yüzmeye başlarlar. Yalan bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçar ve kayıplara karışır. Kızgın gerçek kuyudan çıkar yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider. Bu sırada dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadırlar. Zavallı gerçek kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur. O zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. Dünya ise hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir. Herkesin vicdanı rahatsa bu kadar kalbi kim kırdı?
Soy ve Kültür
İçime kapanıp sadece nişanlımın değil, binlerce Sloven kadının utanmaz davranışlarının nedenini bulmaya çalıştım. Akla gelebilecek bütün olasılıkları ve faktörleri değerlendirdim. Ve sonunda tek olasılık olabileceğine inandığım şaşırtıcı bir sonuca ulaştım. Bütün üzüntülerimizin ve ulusal utancımızın kaynağı, halkımızın bin yıldır yaşadığı kölelikti. Köküne kadar dürüst ve güvenilir olan bir milletten başka türlü nasıl bu kadar hain ve dönek çıkabilir? Bağımsızlığa düşkün ve kaprisli milletler gördüm, ama vatanlarını savunmaları söz konusu olduğunda hepsi birlik oluyordu. Oysa bizde kardeşler bile birbirine güvenemiyor! Hahah! Köle ahlakı işte! Halkımız ezelden beri yabancıları, tek bir gülümsemeleri uğruna savaşıp ölmeye can attıkları efendileri gibi gördü. Cankar bu sorunu herkesten önce het bir şekilde gördü. Bazen bizden biri olmasına şaşmamalı. Aile ocağımızın direği olan kadınlar, her açıdan çok daha tutucu. Kanımıza işleyip bütün ulusun bir parçası haline gelen lekeden silkinmeleri, onlar için erkeklerden daha zor. Bu yüzden sapkın halkların itaat etmesi gereken yabancıyar hâlâ üstün efendiler olaak görülüyor. Mesela Sırplara bakalım. Yaşamak zorunda kaldıkları acıları ve üzüntüleri, maruz kaldıkları aşağılanmaları biliyorsun. Ama en karanlık anlarında bile erkekleri, altın çağlarının ışıltılı hatırasını yüreklerinde yaşattılar ve geleneklerinin bekçisi olan kadınları milli gurur ve sevgiyi çocuklarına aşılayabilmek için bütün zorluklara katlandılar.
Sayfa 177 - Son Akşam ( Klement Jug)Kitabı okudu
'' Ne yapalım, incinmekten korktuğumuz için denemeyi bırakalım mı? Evet, hayat her zaman beklediğimiz gibi devam etmiyor. Evet bizi incitebiliyor. Bizi adeta yıkıyor ama iyileşebildiğimizi de biliyorum artık. Güçlenebiliriz. En beklenmedik yerlerden mutluluğu bulabiliriz... En beklenmedik insanlarla..."
25 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.