Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Harika tasvir..
"Gerçek bir depresyon, kurum karası düşüncelerle emilmiş ve göğüs üzerinde taşınan, vücudun ağırlığını gittikçe daha fazla hissettiği bir sünger gibiydi. Önce nefes alırken ve yutkunurken başlar, sonra her hareketi öylesine felç ederdi ki, insan yorganı bile başına çekecek gücü kendinde bulamazdı."
Sayfa 114 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Hayır, yaşadığıma inanmıyorum. Hayır, çokça, derinlemesine, yoğun yaşadığıma inanmıyorum. Ben de herkes gibi bir alçak, bir yavan, bir hadımım! Resimlerle tasvir edilmiş koca bir dünya vardır odamda: kartondan adamlar, kıtıktan kadınlar, dumandan dağlar. Bu şeylerin hepsini güzelce düzene koydum ve bazı güneşli günlerde bunların hepsi harika bir görüntü oluşturuyor. Ve odamda kalıyorum. Bu benim bütün dünyam ve bütün hayatım; her gün ev tanrılarına dualar ediyor ve penceremin altından, sokaktan geçen, evlerinde benimki kadar şirin bir yapay dünyacığı olmayan insanların üzerine tükürüyorum.
İmparator Olamamış AdamKitabı okuyor
Reklam
Farkında mısınız bilmem ama gençlerimiz tuttuğu takımın harika futbolunu tasvir için şöyle bir cümle kuruyorlar: "Abi bizimkiler fena oynadılar be!" Yedikleri yemeğin lezzetinden bahisle: "Manyak bir yemekti kanka, yok böyle bir şey!" Sevdikleri kızın endam ve zarafetini anlatmak için "Benim manita korkunç güzel ya!" Arkadaşlarının şıklığını ifade sadedinde: "Çocuğun ceketi ateş ediyor be abi!" Güzeli ve güzelliği tasvir için ellerinden bu kadar çirkin kelimeleri kullanmaktan başkası gelmeyen gençlerimizden güzel bir gelecek inşa etmelerini ne hakla ve nasıl bekleyeceğiz?
Sayfa 153
Fena,Manyak,Korkunç,Ateş Ediyor (!)
~|~ Farkında mısınız bilmem ama gençlerimiz tuttuğu takımın harika futbolunu tasvir için şöyle bir cümle kuruyorlar: “Abi bizimkiler fena oynadılar be!” Yedikleri yemeğin lezzetinden bahisle: “Manyak bir yemekti kanka, yok böyle bir şey!” Sevdikleri kızın endam ve zarafetini anlatmak için “Benim manita korkunç güzel ya!” Arkadaşlarının şıklığını ifade sadedinde: “Çocuğun ceketi ateş ediyor be abi!” Güzeli ve güzelliği tasvir için ellerinden bu kadar çirkin kelimeleri kullanmaktan başkası gelmeyen gençlerimizden güzel bir gelecek inşâ etmelerini ne hakla ve nasıl bekleyeceğiz? Kendi kelimelerini unutturup, başkalarının kelimeleriyle konuşmak zorunda bıraktığımız için ortada kendilerinden eser kalmayan çocuklarımıza kendin gibi ol demeye ne hakkımız var? İngilizce kelimeleri cânım lisanımızın içinde alelâde kullanmayı entelektüellik alâmeti saya saya Türkçeyi İngiliz aksanıyla konuşmaya başlayan nesiller, Âsım’ın neresine denk düşer, Diriliş’in hangi safhasında yer alır, Büyük Doğu müellifinden ne anlar? Kişinin kelimelerini değiştirmeden dünyasını değiştiremeyeceğini, kendi dünyasını kuramayanların başkalarının dünyasında başkaları gibi yaşamaya mecbur kalacağını, kendisi olamayan kimsenin bir başkasına yeni bir dünya teklifi sunamayacağını ne zaman anlayacağız? ~|~
Sayfa 124Kitabı okudu
Ve bir kez daha yüksek sesle soruyorum kendi kendime: Sen yaşadığına inanıyor musun? Çokça, derinlemesine, yoğun yaşadığına inanıyor musun? Yanıt veriyorum: Hayır, yaşadığıma inanmıyorum. Hayır, çokça, derinlemesine, yoğun yaşadığıma inanmıyorum. Ben de herkes gibi bir alçak, bir yavan, bir hadımım! Resimlerle tasvir edilmiş koca bir dünya vardır odamda: kartondan adamlar, kıtıktan kadınlar, dumandan dağlar. Bu şeylerin hepsini güzelce düzene koydum ve bazı güneşli günlerde bunların hepsi harika bir görüntü oluşturuyor. Ve odamda kalıyorum. Bu benim bütün dünyam ve bütün hayatım; her gün ev tanrılarına dualar ediyor ve penceremin altından, sokaktan geçen, evlerinde benimki kadar şirin bir yapay dünyacığı olmayan insanların üzerine tükürüyorum.”
Dünyanın bu kadar güzel olması ona acı veriyordu; Ruth'un da onunla olmasını ve bu güzelliği birlikte paylaşabilmeyi istiyordu. Ruth'a, Güney Denizi'nin güzelliğini anlatmaya karar verdi. Bu düşünceyle birlikte içindeki yaratıcılık tutuştu, bu güzelliği sadece Ruth'un değil, aynı zamanda başkalarının da hayalinde canlandırmak gerektiğine kanaat getirdi. Bu kararın ardından da aklına harika bir fikir geldi. Yazacaktı. O da dünyanın gören gözlerinden, duyan kulaklarından, hisseden kalplerinde biri olacaktı. Her şeyi yazacaktı; şiir, nesir, öykü, tasvir ve tıpkı Shakespeare gibi oyunlar kaleme alacaktı.
Reklam
Bak kitab-ı kâinatın safha-i rengînine Hâme-i zerrîn-i kudret, gör ne tasvir eylemiş. Kalmamış bir nokta-i muzlim,çeşm-i dil erbabına Sanki âyâtın Huda, nur ile tahrir eylemiş. Bak, ne mu'ciz-i hikmet, iz'anrubâ-yı kâinat; Bak, ne âlî bir temaşadır feza-yı kâinat; Dinle de yıldızları, şu hutbe-i şirinine, Name-i nurîn-i hikmet, bak ne takrir eylemiş. Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanıyla derler: Bir Kadîr-i Zülcelal'in haşmet-i sultanına Birer bürhan-ı nur-efşanız vücub-u Sâni'a,hem vahdete, hem kudrete şahidleriz biz. Şu zeminin yüzünü yaldızlayan nâzenin mu'cizatı çün melek seyranına Bu semanın arza bakan, Cennet'e dikkat eden, binler müdakkik gözleriz biz. Tûbâ-yı hilkatten semavat şıkkına, hep kehkeşan ağsanına Bir Cemil-i Zülcelal'in dest-i hikmetiyle takılmış, binler güzel meyveleriz biz. Şu semavat ehline birer mescid-i seyyar, birer hane-i devvar, birer ulvî âşiyane, Birer misbah-ı nevvar, birer gemi-i cebbar, birer tayyareyiz biz. Bir Kadîr-i Zülkemal'in, bir Hakîm-i Zülcelal'in, birer mu'cize-i kudret, birer hârika-i san'at-ı Hâlıkane, Birer nadire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat, birer nur âlemiyiz biz. Böyle yüzbin dil ile, yüzbin bürhan gösteririz, işittiririz insan olan insana, Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü. Hem işitmez sözümüzü. Hak söyleyen âyetleriz biz. Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize musahharız,müsebbihiz abîdane Zikrederiz, kehkeşanın halka-i kübrasına mensub birer meczublarız biz...
Sayfa 153Kitabı okudu
115 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.