“Eskiden sanıyorum ki boş bir ev düşünüyordum. Bazen o evdim ben. Bazen o evi bırakıp gidenlerdendim. Bazen de taşınmak için boşaltılan ve o susuz, ilgisiz, güneşsiz bırakılmış bir çiçektim ben. O çiçek, sevgisiz de olsa o bomboş evde büyüdü. Artık o kadar da yalnız değil ve artık güneşsiz de sürdürebiliyor yaşamını. Bazı şeyler yaşandı, bazı çok kötü şeyler yaşandı ama artık bittiğine inanmalıydım. Boş bir evdim ama başka birileri daha gelecekti. Evini bırakıp gitmiş biriydim ama başka bir evim olacaktı. Evde unutulmuş bir çiçektim; kim bilir belki de evin yeni sahibi beni daha çok sevecekti. Ben eskiden çok azdım, eksiktim ama çoğalıyordum şimdi.
“Ona baktığım zaman artık hayata karşı hissettiğim her şeyi hissediyordum. Hem güzel hem çirkindi. Hem haklı hem haksızdı. Hem yaşamamı istiyordu hem de beni öldürmek için elinden geleni yapıyordu. Ona hayata davrandığım gibi davranmak zorundaydım. Onu yaşamamalı ama beni öldürmesine de izin vermemeliydim.”
Hayatta gerçek acıların da olduğunu anladığım ilk kitap. Genç bir kızın acılarına dokunduğum, ilk kez bir kitapta ağladığım ve bazı yerleri kavrayamama rağmen Burçak gibi hayal kurabildiğim tek kitap...
Mavi Saçlı KızBurçak Çerezcioğlu · Yapı Kredi Yayınları · 201611,8bin okunma
“Her zaman etrafındaydım ve hep gergindim ama sen beni ancak cebinde taşıdığın ve karanlıkta sabırla senin saatlerini sayıp ölçen, yollarında sana duyulmayan nabız atışlarıyla eşlik eden ve senin acele bakışlarının saniyelerin tik taklarının ancak milyonda birinde yöneldiği saatin yayının gerginliğini hissettiğin kadar hissedebiliyordun.”