“Konfüçyüs, “Eğer bir devlet akıl ve mantık ile yönetiliyorsa, umutsuzluk ve fakirlik utanç kaynağıdır; eğer bir devlet akıl ve mantık ile yönetilmiyorsa, zenginlik ve onur, utanç kaynağıdır.” der.
Artık öyle bir noktaya gelmişiz ki, ne idüğü belirsiz bir gelecek hayali uğruna, türleri, kültürleri ve muhtemelen tüm dünyayı feda etmeye hazırız. Bir zamanlar, en azından ütopik bir geleceğe sahiptik, ancak günümüz toplumu olarak buna bile artık inanmıyoruz.
Adaletsiz bir hükümet ve onu ayakta tutan destekçileri tarafından sebep olunmuş adaletsiz bir savaşa isteksizce gönderilen askerler, kendi davranışlarından bile memnun olmayan kimselerce alkışlanmaktadır, devlet ise bir günahı cezalandırmaktadır, kendi bir tövbekârmışçasına. Böylece biz, Düzen ve Sivil Yönetim adı altında, kendi ettiğimiz kötülüğü desteklemek ve ona saygı duymak zorunda bırakılırız. Günah yüzünüzü bir kez kızarttıktan sonra, alışkanlık yapar, ahlaksızlıktan kayıtsızlığa dönüşür ve sanki kurduğunuz hayatlar için bir gereksinim halini alır.
Otoriter ahlak biçimsel olarak insanın iyi veya kötüyü ayırt etme kapisetisini reddeder; norm belirleyici her zaman bireyi aşan bir otoritedir.”