Gözlerini tavana dikmiş yatıyordu. Zaman her şeyi hallediyor, diye düşünüyordu. Beni hor görenler zamanla ayıklandı; benden üstün olduklarını düşündüğüm insanlar zamanla yere vuruldu. Nasıl olacak yarabbim? O gün gelince ne yapacağım? diye titredim ve böyle anlar da gelip geçti. Küçük zamanlar birikti, büyük şeyleri ezip geçti. Bu baskılara, bu sertliğe dayanamam, diyordum; zamanla her şey yumuşadı. Düşünceler insanın canını acıtmıyor; biraz sersemletiyor o kadar. Şiddet değil, süreklilik insanı yıkıyor.
"Onların sözünü körü körüne dinledim," dedi bana, "çünkü erkeklerin dalavereleri konusunda çok şey bildiklerine inandırmışlardı beni."
Kadınların hemen hepsinin çocukluklarında geçirdikleri kazalarda bekâretlerini kaybettiklerini yeminle söylemişlerdi ona. En zor kocaların bile, gerçeği kimse bilmediği sürece, ne söylense kabullendiklerinde ısrar etmişlerdi. Kısacası, erkeklerin büyük bir çoğunluğunun zifaf odasına öylesine büyük bir korku içinde girdiklerine, kadının yardımı olmadan hiçbir şey beceremediklerine, gerçeklerle yüzleşme vakti geldiğinde de ne yapacaklarını bilemediklerine onu inandırmışlardı. "Onların inandıkları tek şey, çarşaflarda gördükleridir," demişlerdi ona. Böylelikle kızlığını yitirmiş gibi görünsün, zifaf gecesinin sabahında iffetinin izini taşıyan pamuklu çarşafını evinin avlusunda güneşe asabilsin diye ona birtakım kocakarı hileleri öğretmişlerdi."
hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan
koşar gibi yürüyüşün
karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün
hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
uzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kainatin
karanlık boşluklarında akıp giderken zaman
adımla nasıl berabersem öylece beraberiz
seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye
gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat
koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz
ve sonra her zaman her ölümlüye
aynı şartlar altında kısmet olmayan
gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda
hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın
"Biz geri kalmış bir ülke değiliz, fakir düşmüş bir soyluya benzetebiliriz ancak. Arap ülkeleri bütün petrol gelirlerine rağmen ne yapacağını, parasını nasıl kullanacağını bilmiyor. Amerikalı, Avrupalı kendi dışındaki kültürleri sadece inceler; bizim samimiyetimiz ve sıcaklığımızla benimsemez. Bu soğuk ve mesafeli bir davranıştır.
"-Ya içmediğin zamanlar?
-O zaman ararım.
-Hep arayacaksın sen. Ya resim, ya kitap...
-Tutamak sorunu. İnsanın bir tutamağı olmalı.
-Anlamadım.
-Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz
Tutunacak bir şeyi olmadı mı insan yuvarlanır. "