İşte o sırada bir tilki çıkıverdi ortaya. “Günaydın” dedi tilki. “Günaydın” dedi küçük prens kibarca. Ama etrafına baktığında kimseyi göremedi. “Buradayım! Elma ağacının altında.” “Sen kimsin? Çok güzel görünüyorsun.” “Ben bir tilkiyim.” “Gel, birlikte oynayalım. Öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens. “Seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben
Ayaz, büyük fatih, Put Kıran Gazne Hükümdarı Mahmut’un ahbabı ve kuluydu... Bu kıssada kullanılan her kelimenin üzerinde dur. İslam putlara inanmaz ama bu Müslümanlar tarafından yanlış anlaşılmıştır. Putlara inanmamak başka bir şey, kalkıp başkalarının putlarını yok etmeye başlamak başka. Aslında birinin putunu kırmak demek, olumsuz yönde de
Reklam
ayet İstanbul Boğazından, son padişahla son şehzadesini alarak uzaklaştı.Hiçbir şey kalmadı geriye.Bir büyük boşluk kaldı geriye.Bir de bütün bunları, bulutların ufuk üzerinde koştuğu güz akşamları, kıyıya iyice yanaşan masal gemilerinin gölgelerine bakarak ve dahi o gölgeleri kendisi gibi görebilecek başkalarının varlığını da vehmederek dalgalara
Boyum 1.92, 86 kiloyum, burcum yay, göz ve saç rengim değişken, en sevdiğim yemek; annenin vişneli keki, en sevdiğim renk, siyah... hayır, dur; dur: elbette ki henüz hiç bir tarifi olmayan gözlerinin rengi ama... "Gözlerimin rengini unuttun, değil mi?" "Bunun hiç bir tarifi yok, Ellie. İnan bana."
Bundan asırlar önce Pakistan'ın büyük imparatorlarından biri olan Akbar'ın hayatında küçük bir öykü vardır. Her türden özel yeteneğe sahip insanlarla son derece ilgiliydi ve Hindistan'ın her tarafından en yetenekli dâhilerden, 'Akbar'ın sarayının dokuz mücevheri' olarak bilinen dokuz kişiyi toplamıştı. Bir gün
Beni yatak odasına aldı ama kapıyı açık bıraktı. Yatağın üstüne oturduk, birbirimizden uzak. “ne iş yaparsın?” Diye sordu. “yazarım.” “ne güzel! Nerede yayımlandın?” “henüz yayımlanmadım.” “henüz yazar olamamışsın öyleyse? “evet. Ve bir genelevde kalıyorum.” “ne?” “haklısın, henüz yazar olamamışım.” “hayır, sonra ne dedin?” “bir
Sayfa 25
Reklam
980 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.