Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın… Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya… Kapıları sırlara açılan bir kent… Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar… Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı… Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu… Ölümün yok edemediği bir sevda… Yıllara
"Kaderin iki eli vardır Deli Osman Bey, demişti Osman'a bir seferinde o küçümseyici haliyle, biriyle ne kadar çok verirse, öbürüyle de o kadar çok alır senden. Bir insanda bazı şeyler çok fazlaysa, gözü kapalı emin olabilirsin ki bazı şeyler de o nispette eksiktir. Çok zengin ve çok güzel bir kadındım, evet, ama bir kapıcı kadının yaşadığı bir aşkı da hayatım boyunca yaşayamadım. Gündüzlerim ve gecelerim hep çok kalabalık oldu ama hep yalnız uyudum, hep yalnız uyandım. Birçokları için bir tanrıça oldum ama kimse için bir kadın olamadım, bana hayran olmaktan beni sevmeye fırsat bulamadılar."
Çok zengin ve çok güzel bir kadındım, evet, ama bir kapıcı kadının yaşadığı bir aşkı da hayatım boyunca yaşayamadım. Gündüzlerim ve gecelerim hep çok kalabalık oldu ama hep yalnız uyudum, hep yalnız uyandım. Birçokları için bir tanrıça oldum ama kimse için bir kadın olamadım, bana hayran olmaktan beni sevmeye fırsat bulamadılar."
Hem de doğru bir söz konuştuğunda şişinecek yerde, sesini alçaltıyor boynunu eğiyor, kendi kendini eziyor ki, işte buna hayran oldum! Büyüklük adamın dilinde değil, gönlünde gizli!
Yüzüne ayrı arkandan ayrı konuşanlar (Tanıdık geliyor mu size de?)
Yavaş yavaş semtteki kahvelerin Önünden geçemez oldum. Elinde tavla pulu, zar, iskambil kâğıdı, domino taşı, bir yığın insan fırlıyorlar, beni yoldan çeviriyorlar: “Bir çay içmez misin?” diye zorla beni içeriye tıkıyorlar. Şerbetçibaşı Elması’nı anlatmamı istiyorlardı. Benim inkârım karşısında, namus ve kanaatkârlığıma hayran olan, yahut bu yüzden beni biçarelikle itham edenler ben ayrıldıktan sonra baş başa verip dedikodu yapıyorlardı.