Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kızın zekâsına hayran oldum. Bu, güzelliğin yanında hiç de fazla olmıyan bir vasıftır.
Demiryolunda ufak bir tamir yapmak gerekiyordu. Çok geçmeden bunun bir tertip olduğunu anladım ve Mustafa Kemal Paşa’nın kudretine hayran oldum. Onun düşüncesi, Eskişehir’de treni durdurup İstanbul mebuslarının ne söyleyeceklerini anlamaktı. Her zamanki gibi, altı saat duracak yerde, Eskişehir’de iki dakika kaldı. Sonra tren, Ankara’ya hareket etti.
Reklam
Yüzündeki tebessüme hayran oldum. İnsan bu istihzayı bulduktan sonra ebediyete kadar müsamahalı olurdu. Çünkü bu istihza insanoğlunun toptan inkârıydı. Ona erişen insanın yapmayacağı, yapamayacağı şey yoktur. Eğer içine yerleşmiş yalnızlık hissinden bir lahza zehirlenmezse.
İSMAİL FENNÎ ERTUĞRUL...
- "Bu Müslümanlar, kendi insanına sahip çıkmıyor!" bu gaflet ve zaaf bahsinde Mustafa Sabri Efendi'nin bir ifadesini hatırlarım: - "Bizler ne kadir bilmez insanlarız?! İsmail Fennî Efendi'nin, "Madiyyûn Mezhebinin İzmihlâli" adlı eserini okudum. Şaştım, hayran oldum. Biz, İstanbul'da iken, bu zattan hiç haberimiz yoktu. Adam neler biliyormuş? Dört lisânda hem okumuş, hem okuduğunu anlamış, hazmetmiş, tenkidini yapmış... Bu kadar bilgiyi, düşünceyi, fikri, zihninde, kalbinde, ruhunda yaşatmış olan bu mühim zatı, acaba kaç kişi tanıyordu...
Sayfa 324 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Ali Yakup Bey-, Devam Eden Bir Gaflet ve Zaaf, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Öğrenci ve çocuklarımızda kitap okumak hayal dünyasını geliştirir.
Mesela Denizler Altında Yirmi Bin Fersah'ı o yıllarda okudum ve Kaptan Nemo'ya hayran oldum. Ken- disi Hintli olmasına rağmen İngilizce, Almanca, Fransızca Latinceyi çok rahat konuşabiliyordu. Benim birçok yabancı dili öğrenme hevesimde bu karakterlerin epey etkisi oldu. Daha sonra Esrarengiz Ada'yı okudum. Orada da hayran olduğum mühendis Cyrus Smith vardı.
Öğrenciler de öğretmenlerine birçok şey öğretebilirler.
Beşinci sınıftayken sınıf öğretmenim Fahamet Hanım, bir derste Ankara Meydan Savaşı'nda Bayezid'in daha önce geldiğini fakat erkekliğe sığmaz düşüncesiyle Timur'a saldırmadığını anlattı. Ben de "Hocam öyle bir şey yok, daha önce gelen Timur'dur," dedim. "Sen sus, o öyle değil," dedi. Bizim evde Şerafeddin Ali Yezdînin Zafernâme kitabının eski Türkçe bas kısı vardı. Eve gelince ona baktım ve kendi bilgimi teyit ettim. Ertesi gün de okula götürdüm ama ben nereden bileyim hocamın kitabı okuyamayacağını... Ben okuyabildiğim için herkes okuyabilir sanıyordum. Fahamet Hanım, okuyamayınca kitabı alıp attı. Ben de "Cahil karı!" dedim, o zaman da beni sınıftan attı. Arkamdan da çantamı attırmış. Okul müdürü ertesi gün annemi ve babamı çağırıp "Celâl'i okuldan alın, bundan sonrası tatsız olur," demiş. Bu kitaplar, bana bilgili bir insanın her şeyi yapabileceğini öğretti. Yeter ki bilgili olalım diye düşündüm. Karakterlerin hepsinin muazzam bir tabiat bilgisi vardı ve her birine hayran oldum. Hepsi insanın nasıl bir tabiat içinde yaşadığını keşfetmesine olanak sağlayan muhteşem kitaplardır. Yine söyledim kendi kendime: "Ulan böyle bir adam olmak var be! Gittiği her yerde şöyle bir etrafa baktığında ne var ne yok anlamalı insan." İşte bu kitaplar benim ilham kaynağım oldu.
Reklam
Kendimi çok az gözden kaçırdım; kendimden nefret ettim, kendime hayran oldum sonra, birlikte yaşlandık.
Yaşadım Anladım Hayran oldum Acı çektim. Unutmaya geldi sıra.
"Araz?" dedi Beste şaşkınlıkla, "Ne yapıyorsun?" Araz bütün heyecanıyla ve bütün umutsuzluğuyla konuşmaya başladı. "Beste," dedi Beste'sine, "Sen benim aşık olduğum ilk ve tek kadısın. Ben güzelliği sende gördüm, tanıdım. Aşkı, hayranlığı seninle tattım ben. Her şeyden geçtim hayran oldum ben sana Beste... Biliyorum. zor seyler yaşadık. Her şey üst üste geldi, nasıl hissettiğini anlayabiliyorum ama bunu sormazsam hep aklımda kalacak, hep acısını çekeceğim bunun..."
"Benim gibi bir ihtiyarı, sizin gibi gençlerin hayran kaldığı bir kadının aşkı peşine hangi umut düşürdü diye sorarsanız, anlata- yım: pek çok defa, kadınların ikindi kahvaltısı ettiği yerlerde bulundum ve baklayla pırasayı nasıl yediklerine tanık oldum. Pırasa her ne kadar saman gibi tatsız tuzsuz olsa da, baş kısmı, kalanına nazaran biraz daha lezzetli bir tat bırakır ağızda; fakat buna rağmen, damak tadından yoksun olduğunuz için, pırasayı genellikle baş kısmından tuttuğunuzu ve beş para etmez tatsız yapraklarını yediğinizi gördüm. Sevgili seçerken aynını yapmadığınızı nere- den bileyim, hanımefendi? Diğer türlü davransaydınız zaten, yer verilen ben olurdum; yol verilense gençler."
Sayfa 74 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
879 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.