“Bir psikiyatriste içini döken insanlar, bir papazla günah çıkarırken olduğundan daha rahat konuşuyorlardı, çünkü hekimler onlara cehennem ateşinden söz etmiyorlardı.”
Sayfa 150
Bir psikiyatriste içini döken insanlar, bir papazla günah çıkarırken olduğundan daha rahat konuşuyorlardı, çünkü hekimler onlara Cehennem ateşinden söz etmiyorlardı.
Reklam
Çocuklarda görülebilen anne sütüne bağlı doğal sarılığı önleme konusunda geleneksel olarak önerilen “doğar doğmaz bir çay kaşığı şekerli su verme” uygulamasına paranoid bir ihtiyatla yaklaşırken, etki mekanizması ve yan etkilerini doğru dürüst bilmediğimiz nice ilacı henüz doğmuş bebeklerimize verebilen (ve aynı zamanda alanlarında gerçekten çok iyi ve haklı otorite olan) hekimler tanıdım. Doğal ve deneyimsel olanlar, bizim için artık korkulması gereken birer muamma haline dönüşürken; yeni icatlarımız olan kimyasal müdahale ve beden hakkındaki bilimsel ön-kabullerimiz, güvenli alanlarımız olarak algılanır olmuş durumda.
Fakat emzirme yalnızca ciğerleri çalıştıran bir işlem değildir. Emzirme yakından dokunmayı içerir. Bebeğin anneden uzaklaştığı dönemlerde neler olabileceği geçen yüzyılda yaşanan olaylarda açık bir biçimde ortaya çıkmıştı. Sanayi Devrimi sırasında bebek ölümleri ürkütücü bir düzeye tırmandı. On dokuzuncu yüzyılda doğan bebeklerin yarısından fazlası marasmus diye gizemli bir adla anılan, kendisi de bir o kadar gizemli bir hastalıktan dolayı ölüyordu. Hekimler bu hastalığı yalnızca "vücudun telef olması" olarak tanımlayabiliyordu. Bazı yetimhanelerde bebeklerin neredeyse yüzde yüzü ölmüştü. Yine de doktorlar bu hastalığın nedenini anlayamıyordu, hastalığa verilen tuhaf isim de buradan kaynaklanmaktaydı. Sonunda tamamen bir rastlantı eseri bir açıklama bulundu. Bebeği annesinden ayırmanın getirebileceği korkunç sonuçlar araştıran Jeremy Rifkin, tıp tarihinin bu önemli sayfasını şöyle özetliyor: Bu ölümcül hastalığın gizemi Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen önce Bostonlu bir hekim olan Fritz Talbot'un Düsseldorf'da çocuk hastanesini ziyaretiyle çözüldü. Amerikalı hekimin gözüne kucağında hasta bir bebeği tutan iriyarı bir kadın çarpar ve bu kadının koğuşta ne aradığını sorar. Şöyle bir yanıt alır: "Ha, bu bizim Anna.Tıbbi olarak bir bebek için yapabileceğimiz bir şey kalmadığında bebeği Anna'ya devrederiz, o her zaman bebeği iyileştirmeyi başarır."
HASTALIK İLE HEKİMLER arasında tenin savaş alanında süren savaşın başı ve ortası var ama sonu yok.
Sayfa 17 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Üstelik her türlü beyin etkinliği de son derece normalmiş. Hekimler ne diyeceklerini bilemiyorlarmış. Bir çıkmaz sokak. İşte sana kuramsal olarak ölmüş olması gerektiği halde, yaşayan ve ortalıkta dolaşan biri.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.