Erkek olmakla ilgili kitaplara pek sık rastlamıyoruz. Ama kadın olmaya dair yazılan onca metin, onca kitap, yapılan onca eser var. Gücün ve incinebilirliğin, üretkenliğin ve sessizliğin, doğurabilmenin ve acının, ayrımcılığın ve savunmasızlığın, cesaretin ve vahşi ruhun barındığı eserler… Bu kitabı okurken, her ne kadar kişisel deneyimlerini yazmış olsa da yazar, aslında o kadar hepimiz ki, kadın olmanın binbir halini hissettim, yaşadım içimde.
Bazı konularda gerçekten medeniyetler, ülkeler, değerler hiçbir anlam taşımıyor. Kadınlar olarak aynı duyguları hissetmekten kurtulamıyoruz ve bu bence çok güçlü bir şey. Görünmez, büyülü koca bir örgüt gibi.
Bu tarz kitaplar yazabilen yazarların cesaretlerini hep taktir ediyorum. Kendini, içini açmak, ailesinden bahsetmek, acılarını, zayıflıklarını, gölge yanlarını tespih taneleri gibi saçıp kendini bu kadar bilinir kılmak biraz korkutucu geliyor bana. Oysa okumak ilham verici.
Bence okuyan her kadın bir yerinde kendisiyle karşılaşacaktır kitabın. Belki sorunlu bir ebeveynle ilgilendiği bölümde, belki bedensel acılarla başa çıkmaya çalıştığı bölümde, belki çılgın ama yaralayıcı geçen ergenlik döneminde, belki de harika bir akademik hayatı yönettiği halde kendi duygularını hiçe saydığı bölümde… Bir yerlerde mutlaka tanıdık duygularla sarmalanacaksınız.
Son olarak kitabın bu kadar etkilemesinin en büyük sebeplerinden biri kesinlikle çevirinin güzelliği ve samimiyeti. Begüm Kovulmaz’a teşekkürler.