“Hep bu kitabı yazmak istedim, bu kitabı yazabilmek için çalıştım, bu kitabı yazabilmek için dua ettim.”
John Steinbeck
Bu kitabı ablam hediye etti ve hayatımda yaşadığım en büyük aydınlanmalardan birinin sebebi oldu.
Anatomik olarak kitaba baktığımda atmosfer olarak 18.yy sonu ve 19.yy başı Amerika tarihi seçilmiş. Kızılderililerle savaşılan zamanlardan 1. Dünya Savaşına kadar uzanıyor hikaye. Amerikaya göçen ailelerin Salinas Vadisin'de kurdukları her biri birbirinden farklı hayatlar ve bu hayatların ustaca birleştirilmesi ile ortaya böyle harika bir roman çıkmış. Ayrıca Steinbeck'ten otobiyografik izler de taşıyor.
Kitapta konu olarak iyi karakterin ailesi ile yaşadığı çekişmeler, kötü karaktere aşık olması sonucu başına gelenler ve çocuklarının, hamurlarındaki kötü duygulara karşı gelmek için yaşadıkları bunalımlar çok akıcı bir şekilde anlatılmış.
Eleştirmenler modern bir "Habil ile Kabil hikayesi" olarak adlandırmışlar. Kitabın bir bölümünde Habil ile Kabil hikayesi yani iyi ile kötünün en kadim hikayesi derinlemesine parçalanıp analiz edilerek, insanlığın en büyük çekişmelerinden birine ışık tutmuş ki aydınlanmayı yaşadığım nokta da burası oldu zaten.
Tanrının Kabil'in hediyesini kabul etmemesi ile kabil'in "reddedilmiş çocuk" konumuna gelmesi günümüz psikanalizi açısından bakıldığında Kabil'in davranışlarını açıklamada aşırı uyumluydu.
Başımı kaldırdığımda uzun bir süre odamın tavanını izleyip dış dünyaya geçmek istemediğim ve uzun zamandır bu duyguya hasret kaldığımı farkettiğim bir kitap oldu benim için.
Cennetin DoğusuJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 20176,3bin okunma
Birkaç bilgi vermemde fayda var diye düşünüyorum öncelikle, okumayanlar için. Eğer ki geniş, kapsamlı aile hikayelerini okumayı seviyorsanız (nesilleri kapsayan) bu kitap gerçekten size göre. Yazarın senaryoyu ele alış şeklini
Tahta At bir aile yaşamının öyküsünde ilerliyor. Olaylar birbirine girip tekrar ayrılsa da yine aynı noktada buluşuyor. Ama değişmeyen tek bir şey var o da yaşanılan her şeyin bir sonraki zamanda karşılarına çıkması. Hayat da böyle değil midir zaten?
Ayrıca gücü kontrol edebilmek için neleri kaybettiğimizi sade bir dille anlatmaktadır.
Kitap sade ve akıcı dili ile rahatlıkla okunabilecek nitelikte. Ayrıyeten şiirsel bir anlatıma sahip. Bazen bu şiirsellik bir melodi haline bile gelebiliyor. :)
Aslında bu kitap insanın içinde yaşamış olduğu savaşı gözler önüne seriyor. Hayatımızdaki seçimlerin sonucunu ve açtığımız kapıların nereye açıldığını somut şekilde gösteriyor. En önemlisi her şey kaderden deyip insan iradesine yokmuş gibi davranıldığı sırada, 'bu yaşanılanlar senin seçiminin sonucu' olduğunu bir kez daha gösteriyor insana.
Hayat bazen hepimizin bildiği bir çocuk oyunundan ibarettir...
TAŞ- K'AĞIT- MAKAS...
İÇİMDEKİ KENAN ÜLKESİ
Dünyada dertsiz baş olmaz, dert olanın ahı dinmez.
Ne zordur, insan olabilmek. Ne zordur, geldiğin gibi kalabilmek, kaldığın yeri koruyabilmek. Ayakları sabit tutabilmek ne zordur. Kalbi ah'lardan temizlemek, en
Kendisini; Mütevazi Anlatıcınız, dostunuz olarak tanımlayan ve sürekli kardeşlerim diye hitap eden -aslında herkese kardeşlerim diye hitap eden- kitabımızın kahramanı Alex’in hayat hikayesini anlatıyor
Anthony Burgess . Yazar hakkında kitabın arkasında yazan şey gerçekten ilginçti. Beyin tümörü nedeniyle yazara 1 yıl ömür biçiliyor ve eşinin geçimini
Editörlüğünü yaptığım Sibel Çelikel'in mürekkebiyle hayat bulan "Kelebek Döngüsü" adlı romanı, sıcacık bir Trakya masalı gibi. Büyük şehrin cazibesiyle büyülenen, hayallerinin peşinden koşmak isteyen ancak her defasında engellere takılan Deniz'in, adeta Anka Kuşu gibi küllerinden doğma hikayesi, okuyucuyu derinden etkiliyor. Bu dokunaklı eseri, içini ısıtacak bir yolculuğa davet ediyorum. Sibel Çelikel'in kelimeleriyle bezeli bu roman, kitapseverler için gerçek bir hazinenin kapılarını aralıyor. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Kerem Eksen, üçüncü romanı olan "Ölümden Uzak Bir Yer" ile karşımızda... Yazarımız, yine içimizden bir ailenin kendi monoton ve kaoslu yaşamına ışık tutuyor. Hayatından memnun olmayan ve duygularını anlayamayan bir baba, bir annenin doğum sonrasında geçirdiği çok gerçekçi bi lohusalık dönemi, ebeveynlik sınavı, çocuğu doğru bir şekilde
Renklerden Moru, ana karakter Celie'nin verdiği zorlu hayat mücadelesini ve kendini yeniden inşa serüvenini anlatıyor. Kitap sadece Celie'nin değil aynı zamanda etrafındaki Siyahilerin, kadınların hatta kilometrelerce ötedeki hiç tanımadığı insanların bile kültür, düşünce dünyası gelenek ve duygularını bize çarpıcı bir şekilde aktarıyor.
Kitaptaki insanların hayatları depresyon, yeme bozukluğu, yetersizlik hissi ve daha da kötüsü çocuk istismarı, şiddet, tecavüz, ölesiye çalıştırma, beden sömürüsü, rıza inşası ve ensest gibi bir hayli üzücü fazlaca hadise ile iç içedir.
Yazar hem beyaz bir dünyada siyah olarak yaşadıklarını anlatırken; hem de kadın olarak karşılaştıklarını, bunların üstesinden gelme çabalarını ve kendi ayakları üzerinde durmasını, kendine olan cesaretini kazanmasını, kendiyle barışmasını kısacası kendi kendini anlama ve inşa etme sürecini anlatırken aynı zamanda bize dini sorgulamalar da yaptırır.
Kitabın önsözünden: Bu, yeni bir manevî farkındalığı, çocukken deneyimlediğim ve doğal karşıladığım güçlü Birlik duygularına yeniden doğduğumu ifade edebildiğim kitaptır; benim olduğu kadar ana karakter Celie İçin De Algının Ötesinde Olan Ama Sevginin Ötesinde Olmayan ile yüz yüze gelmek ve şöyle demektir: Seni açıkça görüyorum ve duyuyorum, Büyük Gizem; ve şimdi seni olduğum her yerde görmeyi ve duymayı umuyorum, olman gereken yerde.
Renklerden MoruAlice Walker · Doğan Yayınları · 2019694 okunma
Hayat, çaba harcandığı kadar değerlidir. Hiç çabasız bir şeye sahip olmak, belki de onun kıymetini bilmemek demektir. Emek harcanan her şey gözümüzde daha değerlidir.
Ailesi tarafından ilgisiz ve emeksiz bırakılmış genç, hayatın ona sunduğu güzellikleri göremiyordu. Çoğu şeyi günübirlikti. Sevmek nedir bilmiyor ve duygularını
Farklı bir lezzeti olan sıradışı bir roman okuyacağım hissinin verdiği tatlı bir heyecanla kitabın kapağını kaldırdım. Romanın ana karakteri olan Kenan’ın olay örgüsüne doğru beni nasıl çekeceğini, elimden tutup nerelere götüreceğini oldukça merak ediyordum. Zaten bu süreç de çok uzun sürmüyor. Kısa bir hikâye olduğu için olay örgüsünün akışı
Kitabı okumadım da sanki yaşadım. Çok orijinaldi, hayatın özünü tüm şeffaflığıyla ortaya koyuyor. Bir insanın ölüme olan bakış açısında da etki ettiği muhakkak. İnsanın her şeye alışan bir varlık olduğunu yansıtıyor. Fugui'nin gerçekten de sürükleyici bir hayat öyküsü var. Dünyada yaşayan bunca insanın belki de en önemli derdi ve ihtiyacı beslenme. Fakat kitapta öyle bir olay örgüsü var ki tam bu kanıya varınca ansızın sağlığın da farkında olmadığımız ne büyük nimet olduğunu görüyoruz. Velhasıl yaşayıp gidiyoruz işte..
İÇİMDEKİ KENAN ÜLKESİ/ YUSEF MASADOV
“Hayat aslında hepimizin bildiği bir çocuk oyunundan ibarettir... TAŞ-K/AĞIT-MAKAS. Yenilgi veyahut zafer, kendi avucumuzda değil; hayatınıza dâhil olan başka avuçların hamlelerinde gizlidir... En zayıf hâlimizde kazanır, en güçlü halimizde yeniliriz bazen. Akıl, tecrübe, temkin, cesaret, savunma, hücum; kifayetsizdir. Kaderimiz, o "bazen “de avucumuzdan kayıp gider...”
Selam,
Genelge aynı tür kitaplar mı okursunuz?
Yoksa farklı tür kitaplara da yer verir misiniz?
Genel olarak polisiye, klasik, tarihi kurgu kitaplarına daha fazla yer veririm ve çok severim. Ancak arada farklı türde kitap okumanın da insana katkıları yadsınamaz. Bu sebeple çok sık olmamakla beraber farklı türlere de yer veririm. #içimdekikenanülkesi de kapak fotoğrafıyla ilgimi çeken bir kitaptı. Arka kapak yazısındaki şiirsel yazıyı görünce de okumaya karar verdim. Yalnız kitap kapağında roman yazsa da , romandan ziyade tasavvuf ve felsefe ağırlıklı şiirsel bir anlatımla bir iç döküş, içsel bir sorgulama diyebilirim.
Kitap; başlangıç, Taş, Kağıt, Makas ve son olarak Final olmak üzere beş bölümden oluşuyor. Her bölümde farklı hislere yer vermiş. Bu tarz okumalara ilgisi olanlara tavsiye ederim. Yeni kitaplarda buluşmak üzere.