Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanın bildiği cehennem bilmediği cennetten daha güvenli geliyor. Ama ne kadar değişime direnirsen o kadar köşeye sıkışıyorsun. Bence en kötüsü insanın, olması gerektiği insan olmakla, olmak istediği insan arasında kalması. Senden bekleneni yaptığın zaman belki çevrendekiler tarafından onaylanıyorsun ama istediğin gibi davranamadığın için kendine
·
Puan vermedi
HAYAL İZİ 2 TESADÜF
Herkese merhabalar benim sevgili dostlarım Daha evvel bir kitap okumuş, dostluğun arkadaşlığın en güzel halini bize dibine kadar hissettiren, inişlerin aslında çıkışlar kadar kötü olmadığını, ayrılıkların aşkların kavurucu ateşini, saflığı ve masumluğu anlatmıştı. Çok hoşuma gitmişti ve tavsiye etmiştim. Çok bekledim dedim ki artık bu kitabın
Hayal İzi 2
Hayal İzi 2Eda Yıldız · Ateş Yayınları · 202211 okunma
Reklam
56 syf.
10/10 puan verdi
Kitabı orijinal dilinden okuduğum için kısaltılmış versiyonunu okumuştum ben. İçerisinde 6 hikaye değil 2 hikaye vardı. Kitaba adını veren ilk hikaye "İnsan Ne İle Yaşar" çok enfes bir hikaye bence. Hikaye'de Simon'un yolda çıplak bir adam görüp, vicdanına yenildiği için evine götürmesiyle başlıyor. Kitabın devamında olan
İnsan Neyle Yaşar?
İnsan Neyle Yaşar?Lev Tolstoy · Karbon Kitaplar · 2019192,6bin okunma
138 syf.
7/10 puan verdi
Tanzimant Dönemi ile birlikte gelen modernleşme sürecinin getirdiği pişmanlıkları, değişimleri anlatan Fatih-Harbiye, Türk toplum yapısına etkisinin görüldüğü kısa bir romandır. Gelenekten kopmamış olan Faiz Bey'in kızı Neriman ile nişanlısı gibi sayılan Şinasi arasına giren batılılaşmayı roman boyunca görülür. Romanda Doğu-Batı
Fatih Harbiye
Fatih HarbiyePeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 202047,9bin okunma
Bazen yolda bir yerlerde çok uzun zaman önce kaybettiğimi hissettiğim başka bir ben daha var. Her zaman bir içki daha içmek için kalan, dans etmeyi seven kız. Bazen onu özlüyorum. Hayaletlerin musallat olmasından korkmuyorum. Benim kendi hayaletlerim var. Nereye gitsem onları da yanımda götürüyorum. Burası insanı hayaletlerin varlığına inandırabilecek bir yer. Sonra odanın köşesindeki şu şeyi görüyorum. Büyüyor, gücünü topluyor, karanlıktan çıkıyor. Yok canım. Hayal görüyorum. Öyle olmalı. Hayaletlere inanmam. Ot yüzünden, viski yüzünden olmalı. Beynim bana oyunlar oynuyor. Siktir, ama orada bir şeyler olduğundan eminim. Gözümün ucuyla görebiliyorum ama doğrudan baktığımda yok oluyor sanki. Artık hiçbir güzel şeyi doğru düzgün hissedemiyorum: Mesela yiyeceklerin tadını, yüzüme vuran güneşi veya radyoda sevdiğim bir şarkının çıkmasını. Denize bakarken hissettiğim tek şey ağır bir sancı, kaburgalarımın altında bir yerde, sanki eski bir yara gibi. Ayağımın altındaki yer aniden çökse, aniden kaybolsa, böylece benim de onunla birlikte kaybolmaktan başka çarem kalmasa neler hissederdim acaba, merak ediyorum. Bir an için bunun gerçekleşmesini bekleyerek öylece dikildiğimi fark ediyorum. Uzun zamandır gözümden yaş akıtmayı başaramıyorum. Ağlayabilsem belki daha iyi olabilirdi ama yapamıyorum. Sanki kaybettiğim bir yetenek, unuttuğum bir yabancı dil gibi.
Sık sık oku !!
Başarı, günümüzde putlaştırılmış durumda; başarılı olda nasıl olursan ol. Erdemleri hiçe sayabilirsin, dostlarına ihanet edebilirsin ve rekabet için yapmayacağın hile olmayabilir. Günümüz başarı anlayışı bize satır arası mesajlar olarak bunları veriyor. Başarı döneminin çok ünlü putları var: Steve Jobs, Elon Musk, Jeff Bezos gibi isimler bunlardan bazıları. Başarının adının geçtiği herhangi bir yazıda ya da videoda bu isimlere rastlaman kuvvetle muhtemel. Bu isimlerin hepsinin ortak noktası milyar dolarlık şirketlere sahip oluşları. Onların hayatıyla ilgili bir sürü haber okuyoruz,okuduğumuz şeyleri başarı yolunun haritası gibi değerlendiriyoruz. Evet çaba gösterme konusunda alacağımız her ilham değerli ama hayat yolunda nihai olarak varmamız gereken tek hedef maddi kazançlar içerisinde başarıya ulaşmak mı olmalı? Böyle düşününce ister istemez başarısız olma ihtimali bu dünyada yok olmakmış gibi geliyor. Yukarıda bahsettiğim insanlar hakkında okuduğumuz birçok şey, bir sürü reklam ve halkla ilişkiler ajansının filtresinden geçerek bizlere ulaşıyor. Yani neyi duymamızı istiyorlarsa onu duyuyoruz. Böyle büyük ölçekli işlerin arka planında, gizli anlaşmalar, devlet destekleri ve haklarına girilen birçok insan olabilir. Bu madalyonun diğer tarafı ve kimse madalyonun bu tarafına bakmak istemiyor. Evet başarılı olmak önem bir şey ancak hayatın nihai amacı olmamalı kesinlikle. Hayata başarı haricinde, birçok alan var; yakın ilişkiler, topluma faydalı olmak, güzel ilişkiler kurmak, iyi insanlar yetiştirmek gibi. Başan odaklı olmak, bunları geri bırakabiliyor bazen.
Sayfa 132Kitabı okudu
Reklam
220 syf.
·
Puan vermedi
Kaç kitap okuyacağınızı tahmin edemezsiniz. Kitabı okuyup bitirildikten sonra aklımda kalan sorularla cebelleştiğim ayrı bir olay. Nedir bu sorular? Şöyle ki; Bu niye oldu, şuna ne gerek vardı, bu da kim ve nereden çıktı da dahil ve müdahil oldu, bunlara ne oldu...? Ana karakterimiz Jack Yeoman. Sanırım ana konumuz da bu karakterin gözünden savaşın yıkıcılığı ve gereksizliği olmalı. Çünkü her şey Jack'in Birinci Dünya Savaşı sırasında askerden kaçışı ve köyüne, evine dönüşüyle başlıyor. Bu kaçış çevresinde gelişen olaylarda doğaüstü güçler ile beraber, altı kişinin öneminden bahsediyor yazar ve kitaba bunları dahil ediyor ama konu bambaşka yerlere uçmuş oluyor bile. Okurken bu altılının bir yerlerde çok önemli bir birlikteliğe adım atacağı düşüncesi doğsa da herkes ayrı bir yerden çıkıp, ayrı bir yere gidiyor. Altı sayısı da kitaba ismini veren zarlardan geliyor. Zarın burada önemi yüksek gibi gösteriliyor ama kitap içerisinde anlatılan kişiler ve gelişen olaylar bu zarları önemsiz kılmaya yetiyor. Zarlar olmasaydı lu olmaz bu olmazdı diyebiliriz ama kitap kendi içerisinde zaten bu cümleyi çürütmek için diyaloglar üretiyor. Neredeyse her karakterin hikayesine değiniyor kitap. Kimi karakterlerin bu kitapta neden var olduğunu anlamak ya da buna anlam vermek zor. Yazar biraz çeşitlendirmek, renklendirmek istemiş sanırım. En güzeli de doğaüstü güçlerin konu edildiği bölümler ve sonuç nereye çıkıyor ya da neden böyle sonlanıyor diye düşünüyor insan. Tamam savaş kötü, aşk güzel, kediler bazen başka dünyadan gibi ama buraya bunlar hiç uymamış ki. Sizi bilmem. Ben tavsiye edemiyorum kimseye.
Kırmızı Zar
Kırmızı ZarRoger Norman · Yapı Kredi Yayınları · 201617 okunma
416 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
41 günde okudu
Şifasız Bir Yalnızlığa Mahkum Olanların Kitabı…
Peyami Safa mutlaka tanışmışsınızdır. O kadar farklı uçlarda gezmiş ki kitapsever bir insanın onunla tanışmaması imkansız. Çocukluğumdan itibaren eserleri sıklıkla önerildi ve her seferinde ziyadesiyle beğenmiş bulundum. Bugün yine o günlerden birindeyim. Saygıdeğer
nalkan
nalkan
’a bu muhteşem eserlerle bizi tanıştırdığı için tekrardan teşekkür
Yalnızız
YalnızızPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 201921,8bin okunma
288 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
Kitapta bazı konu başlıkları vardı. Ben de bu inceleme yazısını yazarken bir nevi bu başlıkların içeriğinden öğrendiklerimi özetleyeceğim ve yer yer düşüncelerime yer vereceğim. 1)Bir Ömür Nasıl Yaşanır? İlber Ortaylı ömrü ayırıyor: 12-25 arası, 25-40 arası, 40-55 arası ve 55 sonrası. 12-25 yaş arası temel atma dönemi. Büyük oranda bu
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?İlber Ortaylı · Kronik Kitap · 202055,5bin okunma
Her şey cok güzel olmalı
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.