Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BEN SENİN EN ÇOK Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Bu da benim kalemimden; (Anı) Uzun bir aradan sonra kapattığım gözlerimi, yine ailemin yanında açıyorum. Yüzlerini inceliyorum tek tek. Annem.. Bir zamanlar gencecik olan annem yüzündeki çizgilerle bambaşka biri . Konuşsa, bir şeyler söylese, bileceğim ki aslında her şey eski zamanlardaki gibi. Oysa hiç konuşmuyor, karşımda duruyor sadece ve yüzümü inceliyor. Yanına yaklaşıyorum. 'Anne!''diyorum. Konuşmuyor, sadece bakıyor. Gözlerim doluyor. Sesim titriyor. . Sarılıyoruz. Teni sıcacık. Kokusu sıcacık. Elleri sıcacık. İşte şimdi her şey çocukluğumdaki gibi; yüzü tertemiz, ışıl ışıl. Gözleri gülümsüyor. .''Ne çok özlemişim'', diyorum. ''Ne çok özledim'', diyor. Ve zaman orada duruyor..
Reklam
"Ben bir zaman savurganıyım. Bu yüzden hiç yaşlanamıyorum. Oysa sen zamanı kullanma konusunda çok disiplinlisin. Aslında aynı yaştayız ama sen hep önden yürüdüğün için arkana dönüp bakmayı unuttun. Ben hep oradaydım, eski bir kışlanın bir takım koridorlarında unutmuş olabilirsin beni, belki adım hep aynıydı, belki sarışındım o vakit… Ama şimdi yani o öğleden sonra arkada durmaktan sıkıldığım için senin yanına doğru attım adımlarımı. Sanki çok zaman geçmiş gibi aradan, beni daha önce bildiğini unutmuş buldum seni. Ben hep şimdiki zamandayım." kalbimdentemizbiryaprak.blogspot.com.tr/2012/05/sahanda...
Penny'yi bir kez daha, bir yıl sonra bir yıllık iznimden döndüğüm zaman gördüm. Çok daha iyi olduğunu görüp rahatladım. Her ne kadar idare edeceğini söylediyse de onun için çok kaygılanmıştım. Hiç bu kadar kısa bir sürede bu kadar acı verici malzemeyi açığa çıkarmaya istekli bir hastam olmamıştı. Ne de bu kadar gürültüyle hıçkıran bir hastam. (Odası benimkinin bitişiğinde olan sekreterim, Penny'nin terapi saatinde uzun kahve molaları vermeyi alışkanlık haline getirmişti.) Đlk seansımızda Penny bana, 'siz yalnızca beni başlatın. Gerisini ben hallederim', demişti. Gerçekten de öyle olmuştu. Terapimizi izleyen yıl boyunca Penny ona önermiş olduğum terapiste başvurmamış fakat kendi kendine ilerleme kaydetmeyi sürdürmüştü.
" Çok akıllı olmadım hiç. Yanlış atlara çok oyunlar oynadım. Kulağımdan kar suları eksik olmadı. Sürüden ayrılan koyunları sevdim hep.Bir de kendi bacağından asılmayanları.Kendimle yaşadım en büyük kavgalarımı. İçimdeki çocuklar tahterevalli oynadı hayatla; ben seyrettim. "
"Sorununu erit gitsin! Onu büyük bir minnetle Tanrı'nın bir nimeti olarak kabul et ve onunla yaşa. Ve şaşıracaksın: Bu ne değerli bir armağanmış ve sen daha keyfine varamadın bile. Böylesine değerli bir armağan hiç açılmadan kalbinin bir köşesinde öylesine duruyor."
Reklam
Kaybettiğimiz ruhlara, Tam 13 yıl oldu. Eğer Tanrı varsa ve canı sıkıldıkça dünyayı çeken uydusundan burayı izliyorsa, benim gibi kadınların kanallarına denk geldikçe kanalı değiştiriyordur. Bizi eski bir Türk filmi dramında bayağı buluyordur, yüksek zümre edebiyatını seven züppe yaratıcı. Ondan ölesiye nefret ediyorum,
"Kalp bir kez kırıldı mı, hiç kimseye aldırmaz ve hiçbir şeyi umursamaz. Belki mutluluğun sonu; ama huzurun başlangıcıdır bu."
Mantığınızın çıkar konusunda yanıldığını hiç düşünmediniz mi? Belki de insan yalnızca refahı sevmiyor, refah kadar da acılardan hoşlanıyordur. İnsanoğlu için acıların refah derecesinde yararlı olması da mümkündür. Şurası kesindir ki, bizler, acıyı bazen tutkuya varan bir sevgiyle severiz.. Bunu anlamak için dünya tarihine başvurmaya gerek yok; eğer siz de bir insansanız, azıcık da olsa yaşamışsanız, kendinize danışın yeter. Benim düşüncemi sorarsanız, yalnızca refahı sevmek ayıptır üstelik. Sonu iyi mi olur, kötü mü, orasını bilmem, ama bir şeyi devirip kırmanın bazen hoş bir yanı vardır. Bu bakımdan ne başlı başına refahı, ne acıları tutarım.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.