"Kırk yil hatırı var yüreğimde
Dünümün, bu günümün kırıklarını döndüm denizlerin dibine
"En büyük güç kalemdir"
En keskin kalemle sürdüm umudu ağaç köklerine
Yaşamak bir muamma olsa da
Böyle zamanlarda yüreğim ayrı atar bir bıkkınlık zelzelesiyle
Yüreğim hasreti sırtlamış mecnunlara benzer.
Ve uzakları hep sevdirdi bana bu
Başlığına aldanıp köyde geçen sıradan bir hayat sanılmasın asla ! Küçücük bir yürekten alınacak ne dersler var, ne küçük şeyleri kendimize dert ediyoruz dedirttiren bir kitap biter ve gönülhaneme girer.
Şu an kim bir yanlış yapsa hemen küçüklük travmalarına bağladığı,psikolojisi bozuk olan herkesin sığındığı küçükken şunu yaşadım ondan dedigi şeylerin içinden geçip yine de yufka yürekli kalabilen Aziz in hikayesi.
Konu 1950'lilerin sonu 1960 ların başları
Aziz'in babası İzmire çalışmaya gidiyor annesi ve kardeşiyle yaşarken annesi kas hastası olan dayısı Hasan a yardım etmesi için ananesinin köyüne yollar onu.
Ninesi güllale ,dedesi ve Hasan dayısı ile yaşamaya başlar ama babasından gelen mektupla hersey değişir. Babası artık köye dönmeyeceğini onların şehire taşınmasını ister.Annesi Aziz i köyde bırakıp gider arada sepetler yollar ama Aziz tercih edilmeyen olmasına rağmen hiç isyan etmez sadece özler. Öyle özler ki yalandan hastayım deyip ameliyat bile olur. Başına ne gelirse gelsin duruşunu bozmayışı, dayısıyla muhabbeti,kendinden beklenmeyen olgunluğuyla açıkçası kitap hiç bitsin istemedim.
Şehirdeki hayatına hiç bir şey yokmuş gibi devam edip yeni çocuklar doğuran annesine ayrı ,kendisine hiç sarılmayan babasına ayrı sinir olurken onun kendi içinde herseye bir açıklama bulup sakin duruşu gülümsetti.
Hayatlar,fedakarlıklar,aile yapısı,başa gelen çekilir, sorunlarla baş ederken kendin olmaktan vazgeçme duygularını öyle güzel hissettiren bir kitaptı ki samimi bir roman arayanlara biçilmiş kaftan.
İki Köy Bir ŞehirBerna Nalbantlar · Dorlion Yayınları · 202414 okunma
Bu dönemde belki hepimiz çok yoruluyor ve bunalıyoruz ,hatta bzn bunun için bir sebep dahi bulamiyor asrın yorgunluğu vuruyor kalbimize ,anca ne yaşarsak yaşayalım unutmayalımki herşey bir kenara bırakıp bakıldığında bile çoğu insanın hayat standartlarınin çok üstünde bir yaşam sürüyoruz, tabikide böyle düşünmek üzülüp bunalmamıza engel değil ama unutmayalım ki hepimizin bir amacı var bu yorgunlukların hiç biri amacımızı ulaşmak için bir engel olmamalı
Biz daha yorgun daha solgun🍁 hayatlara toprak olabilmeliyiz biz yok olan diyarlara dua🌿 olabilmeliyiz biz tüm bu yorgunluğu atîp bombalan evleri görüpte susanlardan olmamalıyız ❤️🩹🇵🇸🇵🇸🇵🇸
"Gerçek şu ki seni ilk gördüğüm andan beri istiyorum. Seninle duvarda karşılaştığımız o ilk andan beri. Foxglove kardeşimin gelini olacağın haberiyle beni yıktığında seni istiyordum. Sana planları değiştirmeyi teklif etmek, kendimi sana sunmak istedim. Beni azarlarınla yaktığında ve sana doğru attığım tüm flörtöz adımları reddettiğinde bile
@kitapitayayinlari okumayi seviyorum. #dengeyiyakalamak da farklı düşüncelerle başladığım bir okuma oldu. Kişisel gelişim olduğunu düşünüp bir cinayetin peşinde bulunca kendimi şaşırdım ilk başta. Fakat kurgu ilerledikçe verilen dersler ile de alttan altta işlenen gelişimi tadında okuyarak keyif aldım doğrusu.
Herşey Leyla'yı küçüklüğüne götüren kar küresindeki mavi bereli adamı rüyasında görmesi ile başladı. Soluk soluğa uykusundan kalkan Leyla, kendisini taksiye atarak arkadaşları ile buluşma yerine gitmeye karar verir. Bir yandan çekimler için ayarlayacağı kulübenin sahibini nasıl bulacaklarını düşünürken diğer yandan arkadaşının bu sefer yanında getireceği kişiyi de hayal eder. Ve tabiki sesini ensesinde hissettiği mavi bereli Serhat' i da aklından silemez. Antikacının tüm uyarılarına rağmen aldığı kırmızı fotoğraf makinesi ise bazı an'larin film şeridi gibi önüne sunulması olmuştur Leyla' nın.
Peki evine giren hırsızın hiçbir şeyi çalmayıp Barış ile ikisini çekerek makineyi evine geri bırakması, " gün ışığım " diye kulağına fısıldayan kişi, aile evine gittiğinde kendi hayatı hakkında öğreneceği gerçekler ve kulübenin geçmişi... de nedir ??
Soluksuz ve merakla okunan bir kitap. Hem olacakları ve olmuşları merak ediyor, hemde sonlarda verilen bizleri düşündürüp sorgulatan açıklamaları okuyup bir kalıyorsunuz. Yani ben öyle oldum, farkında olup da uygulamadığımız o kadar çok hayatın gerçeği var ki! Sanki hayat hiç bitmeyecek gibi yaşarken, yaşanılanların keyfini sürmek yerine hayatı kendimize eziyet etmenin anlamsızlığını gösteren uyarılar.
Keyifle okuyun, mutlu haftalar.
İnceleme puanı: 5/10
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu benim İngilizce orijinalinden okuduğum ilk roman oldu. Bundan önce Brandon Sanderson'ın henüz Türkçe'ye çevrilmemiş kitaplarını sabredemeyip okumaya çalışmıştım ama Sanderson'un dili de kurguladığı dünyalar kadar fantastik olduğu için gerçekten dil olarak daha ağır ve
Charles Dickens'ın Büyük Umutlar, İki Şehrin Hikayesi kitaplarını okumuştum. Yazarın anlatımını çok beğendiğim için bunu da çok okumak istemiştim. Ebat olarak küçük bir kitap bir oturuşta biter. Bundan sonra söyleyeceklerim kitap içeriği ile alakalı olacaktır.
!!!!!!!SPOİLER UYARISI!!!!!!!!!!!!!!!
Kitap beni hiç etkilemedi. Sanki öylesine, ödev için yazılmış gibi. Küçükken Samanyolu Tv'de izlediğim filmler bile daha etkileyici olmuştur. Neyse konuya geleyim. Kitapta cimri, suratsız ve asosyal bir adamın hikayesi anlatılıyor. 3 hayalet geliyor ve biri ona şimdiki noeli, biri geçmiş noeli en sondaki ise gelecek noeli gösteriyor. Ve adam gördüklerinden pişman oluyor. Hayalet onu bıraktığında evine,fark ediyor ki herşey bir gecede olmuş. Ve bundan sonra iyi bir adam oluyor hikaye bu aşırı edebi anlatımım için üzgünüm
Bir Noel ŞarkısıCharles Dickens · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20217,3bin okunma
İkindiye aşığım yine
Sessizliğine ve yüzdeki serin değişine rüzgarın
Nisanda yine ıslananız biz
Kırk ikindide
bozalım bu dünya kadar meseleyi
Çözelim Güneşte kavrulmuyorken tenimiz
İçimizde ateş taşıyoruz sönmüş aşklara
Onlar yine öyle bilsinler
Hiç ayrılmadık biliyorum
Bir çığlık atkimsenin bilmediği bilmeceyi
Ah ne güzelsin
Yoluna çiçekler
~~~Benim kendim olmaktan başka çarem yok. İnsanlar beni ne kadar terk ederse etsin, ben insanları ne kadar terk edersem edeyim, birçok güzel duygu ve mükemmel rüya yok olup gitse bile, ben kendimden başka bir şey olamam~~~
Bilim kurgu, polisiye öykü ve post-modern konuları ile hepsini bir araya getiren Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu,
"Doğru. Bizim için çağın meseleleriyle ilgisi olmayan küçük hedefler ve bireysel zaferler yarattılar. Yıllarca bekledikten sonra küçük bir daire, buzdolabı, araba hatta araba lastikleri satın almak gibi. Hiç kimsenin daha ileri gidecek ve daha çoğunu isteyecek ne zamanı ne de takati var. Hepimiz tükendik. Günlük hayatın karmaşık dertleri bizi mahvetti. Sıradan sorunları çözmek için bile torpile ihtiyaç varsa başka şeyleri nasıl düşünebilirsin? Hangi kültürel hayattan bahsediyorsun?Bizim tek derdimiz yaşamak, onun dışında ki herşey lüks. Sadece yiyecek ve çocuklarıyla başını sokacak bir yuva arayan karınca bir ulusa dönüştük."
unuttuklarınızı soruyorum
hiç hatırlamak istemediklerinizi
teninize iz bırakanları
ve izinizi taşıyan tenleri
görmesenizde sezdikleriniz var mı sizin
unutmasanız da unutur gibi yaptıklarınız