Beni sarhoş olduğunda ara.
En mutsuz olduğun anda aklında ben olayım ve benden güç al, tekrar hayata sarıl.
Evet yapabilirsin inan yeniden hayata bağlanmak mümkün çünkü sen güçlü bir kadınsın.
Sabahın köründe kabus görürsen eğer beni aramana gerek yok çık gel yanıma.
Kapıyı açar açmaz sarıl bana.
Sana sarılabilmek için o anı sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Kapıma gel, neden diye sorduğumda kısık bir sesle seni özledim de.
Avuçların arasında yüzümü tut yüzümün her bir zerresini öp.
Sokağın ortasında dans et benimle.
Gözlerinin içine bakarak ne kadar çok sevdiğini söyle, sonra haykırarak tekrar et herkes bize baksın.
Bana bir mektup yaz mesela,
Bu zamana kadar anlatamadığın her şeyi orda anlat.
Akşam koltukta otururken göğsüme yattığında şarkımızı mırıldan.
Bana sarıl lütfen.
Sadece kalbinin içinde benim için çalan melodi hissetmek istiyorum...🤍
Öncelikle uzun bir yorum olacağını söyleyerek başlamak istiyorum.
Şu ana kadar okuduğum en kalın(1062 sayfa) oldu Anna Karenina. Çok uzun zamandır kitaplığımda beklettiğim, okumaya korktuğum bir kitaptı.
İlk sayfaları okuduğum an korkulacak hiçbir şey olmadığını anladım aslında.
Tolstoy ile tanışma kitabım oldu ve bu kitap için söylüyorum, dili
Olumsuz düşünceler o kadar yaşamınızın bir parçası olmuştur ki artık otomaktikleşmişlerdir.
[...] Sizin en ufak bir çaba göstermenize gerek kalmadan onlar zihninize doluverirler. Bu düşünceler, sizin için çatal tutmak kadar olağan ve doğaldır.
“Ne düşündüğümü galiba baba baskısının unutulmaz ve onarılmaz yarasının acısıyla karşımdaki insana aktaramıyorum. Zira hep bir bağırılmak ve psikolojik olarak yalnız bırakılmak korkusu yaşıyorum.
Bir yanlış tercihin, farklı bir yola sapışın ve aslında gereksiz olarak görülen bir kırılışın sonunda yalnız bırakılma seçeneğiyle baş başa
“Mütevazilik; çocuk yaşlardan beri bize iyi niyetlerle öğretilen, ama aslında yaşam kalitemizi aşağıya çeken, bize kim olduğumuzu unutturan, kendimizle ilgili gerçeklik algımızı bozan bir tutum. Çünkü bir zaman sonra sadece iyi görünmek için bir alışkanlığa dönüşen mütevazilik, bizi yeteneklerimize ve özgünlüğümüze yabancılaştıran bir tehdide dönüşür..
Kim olduğunu değil, kimin gözünde nasıl biri olarak algılanmak istediğini daha fazla önemsemek zorunda kaldığın bir dünyada yaşıyorsun..
Şems’in ilk dersi budur biliyor musun? Seni sana yabancılaştıracak, seni kim olduğundan uzak düşürecek her şeyden temizlenebilme cesareti göstermeni ister. ‘Başkaları yokmuş gibi yaşa’, demez Şems. ‘Başkaları için kendini kaybetme’, der. ‘Başkaları ne der diye kendinden vazgeçme’, der..
Çünkü kendini değerli hissetmek için kimsenin bir şey yapmasına gerek yok. Kimsenin desteğine, onayına ve sevgisine muhtaç değilsin. Önce sen değerlisin. Sen güvenmelisin kendine. Kim olduğundan ve neler yapabileceğinden emin ol. Kimsenin sana atfedeceği özelliklerle yolunu bulmaya çalışma. Kimse sana değerinden bir parça dahi eksiltemez. Dışarıdakilerin övgüsü de yergisi de senin değerin üzerinde bir tesir yaratamaz...”
İki tiyatro eseri bir arada. Günün Adamı, Haldun Taner'in ilk piyesi. Eserde yükselme hırsı olan kişiler ve onların hazin sonu canlı bir biçimde aktarılmış. Diğer oyunda da toplumsal vurgular ön planda. Haldun Taner'in dili kullanış biçimi özel olarak hayranlık duyduğum bir nokta. Gerek hikayelerinde gerek tiyatro eserlerinde bu farkı hissetmek mümkün. Kitabı akıcı biçimde okuyacağınızı düşünüyorum.