Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sultân Çelebi Mehmed
Hoca Sadeddin Efendi: "Padişahlık süresi sekiz yıldan beş gün eksik idi. Güzel huyu ve şefkatli tutumuyla her yanda şöhret yapmıştı. Adet edindiği şekilde dileyenlere nafakalar dağıtır, her cuma günü fukarayı doyurur, ihtiyaç sahiplerine gereken yardımı yapar, hesapsız hediyelerle kırık gönülleri sevindirirdi. Allahu Teala şanlarını yüce etsin, Haremeyn'de (Mekke ve Medine) konuklayanlara her yıl sayıya gelmeyecek ölçüde mal gönderirdi... "
Reklam
KARDEŞ KATLİ - 3
Kur'an-ı kerimde, Hazret-i Hızır'ın, ileride anne ve babasını ifsâd edeceği için bir çocuğu öldürdüğü anlatılır (Kehf: 74, 80-81). Yine Kur'an, ı kerimde, fitnenin ölümden daha şiddetli olduğu meâlinde iki âyet bulunmakdır.(1) Hoca Sadeddin Efendi (1599) gibi şeyhülislâmlık yapmış bir hukukçu ve tarihçi; ayrıca Bosnevi Hüseyn Efendi (1644) gibi
Sayfa 236Kitabı okudu
Osmanlı pâdişahlarının, seçkin ulemâ, şeyhler, şâir veya münşîlerden musâhib veya nedîm denilen kişisel danışmanları olurdu. Pâdişahlar yetişme çağında hocalardan ders alırlardı. Başhocalar (Hoca Sa’deddîn, Ömer Efendi gibi) sultanlar üzerinde üstün nüfuz sahibi olmuşlardır. Özel eğitimciler, şehzâdenin kültürlü, zarif, civânmerd bir Osmanlı çelebisi olarak yetişmesini sağlardı. III. Murad’dan ( 1574-1593) sonra, Kafes şehzâdeleri mutaassıp hocalar, bilgisiz musâhibler ve câriyelerle vakit geçirmiştir. Klasik Doğu kültürü yerine, yalancı Şeyh Şucâ’, Cinci Hoca veya Müneccimbaşı Hüseyin gibi üfürükçü ve sahtekârlara inanmışlar, sultanlara böyle kişiler akıl hocalığı yapmışlardır.
Efendi Hazretlerimizin Eserleri.
ESERLERİ Tasavvuf literatüründe zâhir ve båtın ilmine sahip olan seyhlere "zü'l-cenâheyn/çift kanatlı" denir. Hâlidi şeyhleri, diğer irfan merkezlerinin mürşitlerinden ayıran en temel özellik de bu yönleridir. Diğer tekkelerde zaman zaman zü'l-cenâheyn mürşitler irşad makamına otururken Halidi şeyhlerin neredeyse tamamı
Hoca Efendi olarak da tanınan Sadeddin, devşirme sistemini şöyle anlatmıştır:
"Sultan vezirlerinden dinsizlerin içinden askerliğe uygun cesur ve çalışkan gençlerin seçilip Müslüman yapılmasını istemiştir. Sultanın bu iş için görevlendirdiği kişiler farklı ülkelerden yaklaşık bin kafir çocuğu toplayıp asker olarak eğiteceklerdir Bu dinsiz gençler dindar kişilerin yanında olacaklarından gönüllerine İslamiyet’in ışığı dolacak ve sahte dinin kirinden arınacaklardır.”
Reklam
"İkinci Osman saray ananesi hilâfına yani cariye istifraşına aykırı olarak Hoca Sadeddin Efendi'nin oğlu Şeyhülislâm Esad Efendi'nin kızı Akile Hanım'ı nikâhlamış ve kendisi tarafından Pir Üsküdarî Aziz Mahmud Hüdâyî Efendi vekil olmuştur."
Sayfa 585 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Âl-i Osman’a kim ki kılıç çeker Gönül bağına mihnet dikenin eker Beylik istersen ey aklı olan kişi Bu şahların gölgesinde al yerini Dilediysen saf olsun hayat iksiri Kılıcı zıtça çekme onlara karşı Onların ululuğunu Hak diledi Din yolunda kılıçlarını biledi Dilersen cihanda bulmak saygı huzur Osmanoğlu’na mutluluk dilemekle olur. Hoca Sâdeddin Efendi
Sayfa 237Kitabı okudu
Pâdişahlar yetişme çağında hocalardan ders alırlardı. Başhocalar( Hoca Sa’deddîn, Ömer Efendi) sultanlar üzerinde üstün nüfuz sahibi olmuşlardır.Özel eğitimciler, şehzâdenin kültürlü, zarif, civânmerd bir Osmanlı çelebisi olarak yetişmesini sağlardı.3.Murad’dan(1574-1593) sonra, Kafes şehzâdeleri mutaassıp hocalar, bilgisiz musâhibler ve câriyelerle vakit geçirmiştir. Klasik Doğu kültürü yerine, yalancı Şeyh Şucâ, Cinci Hoca veya Müneccimbaşı Hüseyin gibi üfürükçü ve sahtekârlara inanmışlar, sultanlara böyle kişiler akıl hocalığı yapmışlardır.
Sayfa 76 - Kültür YayınlarıKitabı okudu
Şerefname' den...
“Anlaşıldığına göre ‘Kürt’ adı, aşırı cesaretlerinden ötürü bir nitelik, bir lakap olarak kendilerine verilmiştir. Bunun kanıtı, geçmişteki ünlü kah­ramanların ve tanınmış yiğitlerin çoğunun, bu kahraman ulusun arasından çıkmış olmalarıdır. Örneğin… ünlü kahraman Rüstem bin Zal onlardandır… Şerefnâme yazarı şair Firdevsî onu Rüstem-i Kürd diye
Reklam
GERİZEKALILAR
İstanbul Rasathanesi'nin ömrü uzun olmamıştır. Hoca Sadeddin ile arası iyi olmayan şeyhülislam Ahmed Şemseddin Efendi'nin padişahı göklerin gözlemlenmesinin uğursuzluk getireceğine (1577'de kuyruklu yıldızının gözlemlenmesinden sonra 1578'de veba salgını çıktı.) ikna etmesiyle, padişah rasathanenin yıkılmasını emretmiştir. Rasathane bir gece de içinde Kaptan–ı Derya Kılıç Ali Paşa'ya yıktırılmıştır.
Sayfa 93 - Türk Tarih Kurumu
TOKAT BASKINI VE KIRELİ MUHAREBESİ
Hoca Sadeddin Efendi, Osmanlının hasımlarına nasihat edercesine şöyle seslenmektedir. Âl-i Odman'a kim ki kılıç çeker Gönül bağına mihnet dikenin eker Beylik istersen ey aklı olan kişi Bu şahların gölgesinde al yerini Dilediysen saf olsun hayat iksiri Kılıcı zıtça çekme onlara karşı Onların ululuğunu hak diledi Din yolunda kılıçlarını biledi Dilersen cihanda bulmak saygı huzur Osmanoğlu'na mutluluk dilemekle olur.
Sayfa 237
Gözümün önünden neler geçiyor biliyor musunuz ? -Sultanahmet’teki evinden her sabah, namaza Ayasofya’ya giden Sokullu Mehmet paşa -Öğrencilerine Ayasofya içinde ders veren Ali Kuşcu -Ayasofya cami Şadırvanında abdest alırken ruhunu teslim eden Hoca Sadeddin Efendi ve daha kimler kimler..
"ecdadımız osmanlı"cılar bunu beğenmedi
Görülüyor ki, Türk mensupları bakımından (Türkiye'de İngiliz muhipleri Cemiyeti), başta Padişah VI. Mehmet Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nazırı Ali Kemal, Adil, Mehmed Ali ve Sadeddin Beylerle Âyandan Hoca Vasfi Efendi olmak üzere, İngilizlerin idareye bir an önce el koymasını isteyen ve İngiliz himayesi projesini hazırlayan, milli güç ve güvenden yoksun, umudunu yitirmiş gafiller, korkaklarla, birtakım satılmışlar tarafından, İngilizlere muhabbet ve taraftarlık, kendilerine çıkar sağlamak için, Milli Mücadele'ye karşı kurulmuş bir ihanet şebekesidir.
Sayfa 57 - türk tarih kurumu yayınları /ankara, 2020Kitabı okudu
Hoca Sadeddin Efendi de, sefer için Üsküdar yakasına geçen Fatih’in o günlerde vücudunda bir kırgınlık olduğunu, fakat buna rağmen sefere koyulduğunu söyler. Üsküdar’da birkaç gün kaldıktan sonra Gebze’ye doğru yola koyulduğunu ifade ettikten sonra; Tekfur çayırına gelip konduğu gün, hali iyice sarsılmış, ağrıları da epeyce artmış bulunuyordu, der. Ve bu ağrıların Onu ölüme götürdüğünü fark ettiğini şu sözleriyle ima eder: “Yaşamdan kalan son ve kısa an içinde kandildeki yağ tükenmek üzere iken, kelime-i şahadet getirmekle zamanını geçiriyordu. Böylece Allah’ın hoşnutluğuna ulaşmak umudunda olup, cihan saltanatından göz yumup değeri ölçülemeyen o tatlı can kuşu, illiyîn makamlarını seyre dalmış, kutluluk bahçelerinde kanat açmakla irci’î –bana dön- fermanına uymuş böylelikle de devleti güneşi sönüp batmıştı”.
Sayfa 266 - KTB YayınlarıKitabı okudu
84 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.