Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Jesus Christ

Midem bulanıyor. İlaç bulunuyor mu kalın kitaplarınızda. Şehir bir toplu mezarlığa benziyor. Bir ateş yağsa ne güzel olurdu. Arınırdı pislik bulaşmış kimliklerimiz. "Biliyor musun amca, benim kimsem olmadı!" "Bana hiç kimse der misin?"
Reklam
Tuttuğum kapı kolunu kim geri çekiyor? Halı niye dalgalanmaya başladı? Tavan üstüme akıyor. Kalbimde bir yetim çocuk ağlıyor. Ne zaman içtim ben? Dönüyor başım. Enseme bir tatlı iğne hücumu... Ayaklarım kesiliyor yerden.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Para değil beni öldüren, bütün bu yaşam kaygıları, bütün bu fısıltılar, gülüşler, şakalar.
Kitap, sevilen bir sayfaya açılır. Bugün, dünyanın kitabının açıldığı sayfa ne kadar da yavan. Acı çektiğim "doğru mu, acı çekiyor olduğum doğru değil mi; ve çekilen bu acı başımı döndürüyor çünkü bu acı, bu güneş ve bu gölgelerdir, bu sıcak ve havanın derinlerinden gelen, çok uzaktan hissedilen bu soğuktur. Her şey, gökyüzünün tüm doluluğunu boşalttığı şu pencerede yazılı olduğuna göre, bir şeyler ölüyor mu, insanlar acı çekiyorlar mı diye sormalı mıyım kendi kendime. Önemli olan insan olmak, yalın olmaktır diyebilirim ve birazdan diyeceğim. Hayır, önemli olan doğru olmaktır ve bunun içinde hepsi vardır, insanlık da yalınlık da.
Reklam
Gerçek’i hiçbir yasa savunmaz, ama Gerçek’in görünümlerine verilen en ufak bir zarardan dolayı bütün yasalar sizi cezalandırır. Varlığı bile kökünden biçmeye hakkınız vardır, ama tek tek hiçbir varlığa dokunamazsınız; olan her şeyin zeminini kanunun cevazıyla yıkabilirsiniz, ama bireysel güçlere en ufak saldırıda sizi hapishane veya ölüm bekler.
Bir hayvandı o, iş hayvanıydı. Ne yemyeşil yaprakların arasından geçerek inen gün ışığının güzelliğini görüyor, ne de kozmik sonsuzluktan bahseden ve sırlarını o yaprakların hışırtılarında açığa vuran mavi gök kubbenin fısıltılarını duyuyordu artık.
Eğer düşüncede öldürdüklerimiz hakikaten yok olsalardı, yeryüzünde kimse kalmazdı. İçimizde çekingen bir cellat, hayata geçmemiş bir katil taşırız. İnsan öldürme eğilimlerini kendilerine itiraf etme cüreti olmayanlar da cinayetlerini rüyalarında işlerler, kâbuslarını cesetlerle doldururlar.
Varolan her şey, nedensiz ortaya çıkar, zavallılığı yüzünden varoluşunu sürdürür ve rastgele ölür. Kendimi geriye doğru verip gözlerimi kapıyorum. Ama o anda, imgeler kendilerini toparlayıp sıçrıyor ve kapalı gözlerimi varoluşla dolduruveriyorlar. Varoluş insanın sıyrılamadığı bir doluluktur.
Saat üç. Bir şey yapmak isterseniz, bu saat ya çok geç ya çok erkendir.
Reklam
Ve ben, ben de fazlalıktım. İyi ki hissetmiyordum bunu, daha çok anlıyordum. Ama içim rahat değildi, hissetmekten korkuyordum. Şu gereksiz varoluşlardan hiç olmazsa birini ortadan kaldırmak için, canıma kıymayı düşünür gibi oluyordum. Ama ölümüm bile fazlalık olacaktı. Cesedim de; şu güleç bahçenin dibinde, çınar ağaçlarının arasında, şu çakıl taşlarının üzerinde, kanım da fazlalık olacak; en sonunda temizlenmiş, kabuğu çıkarılmış, dişler gibi temiz ve ak pak kemiklerim bile fazlalık olarak kalacaktı. Her zaman için fazlalıktım ben.
Kendini ortadan kaldırmak öyle açık ve öyle basit bir iş gibi görünür ki! Niçin o kadar nadir bir şeydir bu? Niçin herkes bundan kaçar? Çünkü, her ne kadar akıl yaşama iştahını yok saysa da, fiiliyatın sürmesine neden olan hiçlik bütün mutlaklardan üstün bir kuvvettedir;
Bir inanç için acı çekmiş olandan daha tehlikeli bir varlık yoktur: En büyük zalimler, kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar.
Hakikî katiller, dinî veya siyasî düzeyde bir ortodoksluk kuranlardır; mümin ile mezhep sapkını arasında ayrım yapanlardır.
"Hiç aşık oldun mu?" "Aşk gerçek insanlar içindir." "Sen de gerçek gibisin. " "Gerçek insanlar dan hoşlanmam." "Hoşlanmaz mısın?" "Nefret ederim onlardan."
56 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.