Tanım : Çocuklarını son nefesine kadar kayıtsız şartsız sevecek kişi.
*
Sevgili Okurlar.
Maziye bir yolculuk yapmaya ne dersiniz ?
Evet dediğinizi duyar gibiyim.
O zaman yolculuğumuz başlasın...
Bir kitabın yarısında inceleme yazılır mı ?
Yazılır ..
Sevgili Kafka ben sana Nikola desem sanırım kızmazsın. Çünkü aslolan Kafkalar Milena'lar değil sen'ler ve ben'ler ...
Sana
giriş gelişme sonuçsuz hikayeler yazabilirim .. mesela bu sabah yüzümü yıkarken aynaya baktığımda "hüzün de yakışmış yüzüme" kelimesinin altından bir
Son sayfasını çevirdiğimde sanki çok yakın bir dostuma veda etmiş gibi hissettim.
Jack London, sen ne yaptın?
Gerçekten Büyüleyici bir eserdi. Romanın karakterleri ve olay örgüsü, yazarın kendi yaşamından da izler taşırken, aynı zamanda sınıfsal ve toplumsal sorunları da ustaca ele almıştı.
Dünyada çok dişi var kimileri de çok güzel ,ama ben her bir hattı , hatta her bir kırışığı bana hayatımın en büyük ve en tatlı anılarını hatırlatan bir yüzü bir daha nereden bulabilirim?
Senin tatlı çehrende sonu gelmez acılarımı , yeri doldurulamaz kayıplarımı bile okuyabilir ve senin tatlı yüzünü öptüğümde acıyı öperim.
Hoşçakal canım seni ve çocukları binlerce kere öperim.
senin,Karl, Manchester,21 Haziran 1865
Ablukadayım!
Devlet adına teslim ol,
Anonslar yapılmakta
Herşey vatan için, bir tetik daha çekilecek birazdan biliyorum.
Bir polis sövüşüyor bana,
Erkeksen kaçma!
Oysa en çok kadınlar kaçmalı;
Irzlarını anne olma öncesinde.
Omzumda bir sevgili ağırlığı ,
Cebimde annemin çığlığı,
Koynumda dağınık bıraktığım sıcak yatağımın kokusu,
Genzimi kışkırtan soğuk bira tadı.
Şimdi kemikleri kırılmış hangi dağa sığınsam bilmiyorum .
Sokaklar suskun,
Çok uzaktan bir köpek sesi, yırtıyor gecenin sessizlik perdesini .
Bir polis namlusu seslendi bana ve kan sıcaklığı okşadı bedenimi.
Göz kapaklarım saçıma tutunuyor,
Dudaklarımdan sevgilime koşarak;
Hoşçakal taşıyan tedirgin bir tebessüm.
Morgda dağınık saçlarımla, annemi beklerken;
Sevgilim,
yaşımı fısıldıyor kulaklarıma...
Yarım kalmış, yaşanamamış, yaşamaktan kaçınılmış ne varsa asırlar geçse de bırakmıyor insanın peşini.
Sanıyoruz ki o an doğru olanı yaptık ama aslında yaşamalıydık. Başkalarının mutluluğunu kendi önümüze koyduk ve şimdi yarım bıraktıklarımız her gece ve gündüz, su içerken, kuşları izlerken ya da bir çocuğa bakarken bizi esir alıyor. Acaba diyoruz ve bu acabalar hep acı bir tebessüme bırakıyor yerini.
Merak içimizi kemirirken üç saniyelik bir rüya hevesimiz oluyor. Gözümüzün önünde canlanıyor en tatlı hatıralar ve hüzün doluyor gözbebeklerimize.
Yaşamak, yaşamak ve yaşamak umuduyla yeni bir güne daha uyandık. Hoş geldin gelecek ve hoşçakal içimdeki ukde.
Gazeteci Uğur Mumcu, aracına yerleştirilen bombanın infilak etmesiyle feci şekilde öldü.
Uğur Mumcu da, diğerleri gibi, sadece yazdı. Ne yumruk attı ne kurşun sıktı. Onun da affedilmez suçu buydu işte; yazmak.